Altın Oğul - Pierce Brown / Kitap Yorumu (Kızıl İsyan #2)


Serinin ilk kitabını okumuş ve seriye devam etsem mi etmesem mi diye ciddi ciddi düşünmüştüm. Okumak için serinin tamamlanmasını beklediğim ve devam kitaplarını aldığım için devam etme kararı verdim. Şimdi diyorum ki ya devam etmeseydim ne olurdu. Böyle bir seriyi kaçırmış olurdum. Zaman zaman durgun zaman zaman aksiyonlu devam eden ilk kitap bana kendini fazla sevdirememişti. Sanırım çok aksiyonlu bir kitap hayal etmiştim ve okuyunca öyle olmadığını anlayıp biraz hayal kırıklığı yaşamıştım. Oysa Pierce Brown, tüm aksiyonu ikinci kitaba saklamış. Üçüncü kitabı düşünemiyorum bile. İkinci kitabın sonu düşünüldüğünde üçüncü kitabın da aksiyonlu olacağı anlaşılıyor.

Enstitüyü başarıyla bitirip Mars'ın başvalisi Augustus'un süvarisi olmayı seçen Darrow, Akademi'de kaybetmesinin ardından gözden düşmüştü. Darrow'un amacı bir filo sahibi olmakken kendini bir anda Augustus Hanesi'nden çıkarılırken bulmuştu. Darrow'un başarısız olması Augustus'un gözünden düşmesine de sebep olmuştu ve onu kimin satın alacağını bilmediği bir yola çıkmıştı. En kötü ihtimal Bellona Hanesi'ydi. Eski dostu Cassius'un ailesi. Geçiş ile ilgili gerçeği öğrendiğinde onu ölmeye bırakan Cassius, o günden beri Darrow'un ölmesini istiyordu. Darrow, o hane tarafından alınırsa sonunun ne olacağını kesin olarak biliyordu.

Aradan geçen yıllarda Darrow ile iletişim kuramayan Ares'e ve Oğullar'a ne olduğunu merak eden Darrow, bu kitapta tüm gerçekleri öğrenirken en baştan beri merak ettiği Ares'in kimliğini de öğreniyor. O bölüm beni şoka uğrattı. Ares'in asla o kişi olacağını tahmin etmemiştim. Çok başka tahminlerim vardı. Sonuç olarak Darrow, bu kitap boyunca Ares'in Oğulları'nın eskisi gibi olmadığını öğreniyor ve onun tarafı belli. 

Sözleşmesinin bitişi Hükümdar'ın gezegeni Luna'da yapılacak Zirve'yle çakışan Darrow için Zirve önemli bir gün olacaktı. O gün, sözleşmesi açık artırmaya çıkacak ve yeni bir Hane'ye katılacaktı ve muhtemelen Augustus'un korumasından çıkınca ölecekti. Bu düşüncelerle birlikte gelişen olaylar Darrow'a bir umut verecek ve Darrow bir kez daha sahnede boy gösterecektir. Zirve akşamı yapılan partide şovunu sergileyen Darrow, o akşam kendi canıyla birlikte aslında Augustus Hanesi'ni de kurtardığını öğrendiğinde her şey çok başka olacaktır. Karmakarışık bir ortamda kalan Darrow ve çevresindekilerin olayları kendi lehine çevirmek için çabaları devam ederken bazı dostluklar bozulacak ve bazıları sağlamlaşacaktır.

Kitabın her sayfası ayrı olaydı. İnsan hangisinden bahsedeceğini şaşırıyor. Hepsinden bahsetmek mümkün değil ve bazı yerleri anlamak için Hanelere, kişilere, terimlere falan hakim olmak gerekiyor. O yüzden birçok güzel detaya değinemiyorum. Yoksa bu yazı bitmez :D Sonuç olarak söyleyebileceğim tek şey mükemmel bir devam kitabıydı ve sonu o kadar arada bıraktı ki serinin son kitabında tempo nasıl olacak inanılmaz merak ediyorum. Hemen okumaya başlayacağım. En kısa zamanda da yorumu gelir. Distopya sevenler mutlaka bu seriyi edinin. Son zamanlarda okuduğum en sıradışı distopyaydı. İsyan gibi isyandı da diyebilirim :)

Serinin ilk kitabı Kızıl Yükseliş yorumum için TIK

0 yorum:

Yorum Gönder