Sessizlik - Becca Fitzpatrick - Yorum (Hush, Hush #3)


Seri sona yaklaşıyor ve her kitap bir öncekini solluyor. Heyecan azalacağına artıyor sürekli. Ben abartılan bir seri olduğunu düşünüyordum ama değilmiş. Muhteşem değil belki ama ideal bir seri diyebilirim. Ek olarak fantastik romanlar sevmiyorsanız bu seri size hitap etmeyebilir.

Sessizlik'i biraz spoiler vermeden anlatmak çok mümkün değil. Bu yüzden okumayı düşünüyorsanız yorumu şu noktada kapayın :) Sessizlik öyle kötü başladı ki ne olacak diyerek kitabı bir günde bitirdim. Nora, babasının mezarının başında uyandığında oraya nasıl gittiğini bilemez. Polis olaya el koyduğunda sağlığı yerinde olan Nora'nın kaçırıldığı 3 ay ve ondan önceki 2 ayı hatırlamadığı ortaya çıkar. Öğrendiklerinden sonra herkese karşı temkinli olan Nora sadece Vee ile kaldığı yerden devam eder. Annesi ile yaşamaya devam ederken zihninin gerisinde onu hatırlamaya teşvik eden bir karanlık olduğunu fark eder ama bu siyah rengin ne anlama geldiğini bilemez. Kaybettiği 5 ayı hatırlamayı kafasına koyar. Bu noktada devreye bir Nefil olan Scott girer. Ondan saklanan her şeyi anlatır ve ikisi Kara El'i ortadan kaldırmanın yolunu bulmak için harekete geçerler. Tabii ki araştırmaları daha ilk andan itibaren sonuçsuz kalır. Ve bir gece onu Nefillerden kurtaran Jev'i tekrar bulma ve onu nereden tanıdığını sorma şansını elde etmeyi umar. Annesi ve Marcie'nin babası Hank'in o kayıpken başlayan ilişkileri de onu tedirgin eder. Sebebini bilemediği bir şekilde Hank'e hiç güvenmez.

Buradan sonra olaylar o kadar çok karışıyor ki okunmadan anlaşılması imkansız. Marcie'nin Nora'ya düşmanca tavırlarının sebebini Çığlık'ta öğrenmiştik ve bu iki düşman ebeveynlerinin ilişkisine son derece karşı olma konusunda aynı fikirdeler. Ortak nokta var diye ortak hareket ettiklerini sanmayın ama Marcie, babasının gerçek yüzünü bu kitabın sonunda öğreniyor. Nefil ve Kovulmuş Melekler arasında devam eden gerginlik artık en üst dereceye ulaşmıştır. Kara El'in liderlik ettiği Nefiller, Heşvan Ayından önce Kovulmuş Melekler'i alt etmenin yollarını arar.

Nora'nın hafızasının gerisindeki o siyah olayı çok hoşuma gitti. Yapılan her şeye rağmen Patch'i unutmaması güzeldi ve ayrıca sürekli onu hatırlamaya çalıştığı için olan karşılaşmalarına bayıldım. Patch, kendinden uzak tutmaya çalıştıkça Nora'yı yanında buluyordu. Tabii bu durum Patch'in pes ettiği noktaya kadar sürebildi. Ordan sonrası daha da karışık ve bence ennnn güzel bölümlerdi. 

Kitabın sonunda heyecan doruklardaydı ve yorumu yazmadan sonraki kitaba geçmeme kararı aldığım için beklemekte çok zorlandım. Yazı biter bitmez devam kitabına başlayacağım :D O yüzden burada yazıyı bitirip kitabıma gidiyorum. Hoşça kalın.

Serinin ilk kitabı Fısıltı yorumu için TIK.
İkinci kitap Çığlık yorumu için TIK

Çığlık - Becca Fitzpatrick - Yorum (Hush, Hush #2)


Serinin 2. kitabı da kısa sürede bitti. Şu ana kadar 2 kitap da çok akıcıydı ve tempo gittikçe artıyor. Fısıltı, Çığlık'ın yanında hafif kaldı. Sessizlik nasıl olacak bilmiyorum. Konudan uzaklaşmadan kitap yorumuma geçmek istiyorum. Gerçi spoiler olmadan nasıl yazacağımı da henüz bilmiyorum ama bir yerden başlamak lazım :)

İlk kitabın sonunda önlerine çıkan zorlukları aşıp bir araya gelebilmişti Nora ve Patch. Çığlık'ta umduğumuz gibi değiller. Aralarındaki acayip çekim aynı ama olaylar son derece karışık ilerliyor. Nora öğrendiklerini sindirmeye çalışırken bir yandan şüpheleriyle boğuşuyor. Kara El'in kimliğini ortaya çıkarmaya çalışıyor. Kara El konusu da çok karışık ve sonunda ortaya çıktığında şok oldum. Asla aklıma gelmezdi.

Scott, bu kitapta bolca yer alıyor. Nora'nın çocukluk arkadaşı, anneleri de yakın arkadaş ve Scott bir nefil. Nora ve annesi, onun geçmişinin temiz olmamasından şüpheleniyor. Yine de Nora, Scott ile ilişkisini kesmiyor. Vee ile olan arkadaşlıkları baki zaten. Çığlık'ta Patch'in yakın arkadaşı Rixon'u daha fazla görüyoruz. Rixon ve Vee birlikteler. Çılgın Vee'yi bu romanda daha çok sevdim sanki. Önceki kitapta biraz sinir bozucuydu. 

Patch, Marcie ile zaman geçirdikçe Nora hepten çıldırıyor. Patch'i kendinden uzaklaştırmanın doğru olduğunun farkında ama deli gibi acı çekiyor. Marcie'nin kitapta Nora'ya açıkladığı sır az çok tahmin ettiğim bir şeydi. Sonuçta Marcie'nin o saçma davranışlarının bir nedeni olmalıydı. Yine de sevemediğim bir karakter. 

Düşmüş melekler ve nefillerin savaşı başlamak üzere. Nora'nın davranışlarına bol bol sinir oldum. Sürekli Patch'i kendinden uzaklaştırıyor, ona ulaşmasını engelliyor ama suçlu Patch gibi davranıyor. Yalnız Nora'nın bu romanda öğrendiği gerçekler hazmedilecek gibi değildi. Biraz sorgulama yapsa daha iyi olacaktı gerçi. Her şeye körü körüne inanması kötüydü. 

Karmakarışık birçok olayın anlatıldığı ve aydınlatıldığı bu romandan sonra serinin devam kitabı Sessizlik'ten beklentim yüksek. Genel olarak tahminlerimi saf dışı bırakan bir seri olduğunu söylemek istiyorum. Üstelik aşırı akıcı. Elime alıyorum bitmeden bırakamıyorum. Aksiyon sürekli yüksek. Puntosu da oldukça iyi. Kızıl Yükseliş serisi puntosu minicik olduğu için okurken zorlanmıştım ama bu seri o açıdan süper kalıyor. Sanırım şu an için söyleyeceklerim bunlar. Hoşça kalın...

Serinin ilk kitabı Fısıltı'nın yorumu için TIK.

Fısıltı - Becca Fitzpatrick / Yorum (Hush,Hush #1)


Okumak için kesinlikle çok geç kaldığım bir seriye başladım. Zaten kitaplarla ilgili hemen herkes bu seriyi duymuş ya da okumuştur. Benim geç kalma olayım da popüler kitaplara olan yaklaşımımla ilgili. Belli bir zaman geçmeden okumak istemiyorum ama bu kez çok geç kalmışım :D

Nora, yaklaşık bir yıl önce babasını kaybetmiş ve annesiyle hayatına devam etmeye çalışan bir lise öğrencisidir. Zamanını en yakın arkadaşı Vee ile geçirir. Bir biyoloji dersinde öğretmenin oturma düzenini değiştirmesiyle Nora'nın hayatında köklü değişiklikler başlar. Baştan ayağa siyahlar içinde giyinen, kimsenin hakkında bir şey bilmediği yeni öğrenci Patch iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamadığı bir şekilde Nora'yı etkilemeyi başarır. Herkes Patch'in uzak durulması gereken kötü çocuklardan biri olduğunu söylerken Nora hislerine karşı gelemez ve öğreneceği gerçekler ile güvende kalmaya çalışır.

Patch, bir başmelektir. İnsan olma hayaliyle 1800'lü yıllarda işlediği suç onu düşmüş meleklerden biri olarak dünyaya gönderir ancak işler istediği gibi gitmez. Her Heşvan ayında ihtiyaç duyacağı şeyden habersiz olan Patch, durumu kabullenmeye mecbur kalır ve önüne bakar. Bu yüzden Patch'in günümüzdeki hali geçmişinin fazlasıyla karanlık olduğunu söylüyor ve konuyu açmıyor ama şöyle de bir şey varki Patch'in son hali muhteşem. Hele de bazı olaylardan sonra koruyucu olma meselesi varki ordan sonrası aksiyon dolu.

Spoiler olmadan yazmaya çalışsam da arada birkaç şey kaçmış olabilir. Mümkün olduğunca okumamış olan varsa tadı kaçmasın diye yüzeysel yazıyorum ama düşününce benden başka okumayan kaldı mı? :D :D Neyse Patch, iyi hem de çok iyi. Siyahların adamı da diyebiliriz aslında, okurken öyle demek geldi içimden. 

Nora, gerçekleri öğrendiğinde bu dünyaya alışmakta fazla zorlanmıyor ancak Patch ile ilişkisi doludizgin ilerliyor. Hayatından erkekleri sürekli uzak tutan Nora için Patch'ten sonrası bambaşka oluyor. Babasının ölümünden sonra yaşadıkları sorunları aşmaya çalışsalar bile hayatına devam edebiliyor. Kitap boyunca Nora ile ilgili fikir yürütmedim. Nötr kaldım. Vee, çılgının biriydi ve kendiyle barışık olması güzeldi. Biraz sinir oldum ama tavırlarına. Patch'e bayıldım zaten. Daha ilk kitapta bol aksiyon bol karakter vardı, devamında nasıl olacak deli gibi merak ediyorum. O yüzden hız kesmeden seriye devam edeceğim. Şimdilik hoşça kalın.

Şah - Aimee Carter / Kitap Yorumu (Karaceketliler İsyanı #3)


Herkese merhaba

Bu ara arka arkaya sürekli distopya okudum. Hiç şikayetçi değilim çünkü çok seviyorum. Karaceketliler İsyanı serisinin 3. kitabı Şah'ı bitirdim. Taze taze yorumunu yazayım dedim. Öncelikle çok çabuk bittiğini söylemek istiyorum. Bitirince keşke biraz daha uzun olabilseydi dedim. Hani millet olarak 700 sayfalık kitaplara alıştığımız için demiyorum bunu. Cidden tadı damağımda kaldı. Hiç değilse 500 sayfa olsaydı. Biz de okusaydık. Hemen bitmeseydi... Aimee Carter'ın böyle bir özelliği var. Hiç uzatmıyor. Ne diyelim darısı bizim yeni nesil yazarlarımızın başına :D 

Serinin son kitabı Şah'ta neler olduğundan bahsedeyim biraz. Biraz spoiler içerebilir ama elimden geldiğince spoiler olmadan yazmaya çalışacağım. Vezir, tam aksiyon devam etmişti. İlk kitaptan daha aksiyonluydu ve Şah'ta da aksiyon hiç düşmedi. 

Kitty'nin maskelenmesinin üzerinden 4 ay geçmiş ve Karaceketliler, Başkayer'de yerleşmiştir. Ancak yeterli yiyecek tedarik edilemediğinden halk açlık çekmeye başlamıştır ve huzursuzluklar başlamıştır. Kitty, Knox ve Karaceketliler ile işbirliğine devam etme kararının ardından Başkayer'de Benjy ile yaşamaya devam eder. Knox ile araları kötüdür ve Kitty bu durumdan rahatsız olduğu için konuyu çözmeye çalışır. Bu konuyu çözerken aslında kendisiyle de yüzleşmesi gerektiğini fark eder ve geç olsa da bir yüzleşme yaşar. O yüzleşmenin olduğu bir sahne var ki gerçekten iyiydi ve bence Kitty geç bile kalmıştı.

Kitty'nin başkentteki evde sakladığı dosyaları almaları gerekmektedir. Çok riskli bir durum olsa da Daxton'ın bir sahtekar olduğunu halka göstermek açısından önemlidir. Knox ve Kitty, bu görevde birliktedirler ancak Kitty, Daxton'ın adamlarına yakalanır. İşte bu noktadan sonra işler karmaşıklaşıyor.

Grayson ve Lila ile birlikte Daxton'ın elinde olan Kitty, oradan kurtulmak için çabalar ancak Daxton hamleleri daima önceden görmektedir. Tüm çabalar sonuçsuz kaldığında Lila'nın tek ümidi özgürlüğüne kavuşmaktır ve bu amacına ulaşır. O sahne cidden hüzünlüydü. Öyle bir şey beklemiyordum :(  Daxton'ın son hamlesi Başkayer'i yok edip isyanı kökten bitirmektir ancak işler hiç de umduğu gibi gitmez ve Karaceketliler, tüm kayıplara rağmen pes etmeden başarıya adım adım yaklaşır. 

Aimee Carter'ı ilk Tanrıça serisi ile tanıdım ve o seri bana fantastik roman okumayı sevdirdi. Bu yüzden de bende yeri ayrıdır. Karaceketliler İsyanı üçlemesi ile de bu sevgim artarak çoğaldı. Hiç hayal kırıklığına uğramadım okuduğum 2 seride de. Bu nedenle rahatça söyleyebilirim ki Aimee Carter ne yazsa okurum. Daima akıcı romanlar geleceğini biliyorum çünkü. Serinin önceki kitaplarının yorumlarını okumadıysanız:

Piyon için TIK.
Vezir için TIK.

SPOILER!!! KİTABI OKUMAYANLAR BURADAN SONRASINI OKUMASIN :D

Knox ve Kitty, kesinlikle beklediğim bir şeydi. Hatta ilk kitaptan beri bekliyordum. Benim için tek kötü yönü daha fazla bu ikiliden bahsedilmemesiydi. Daxton'ın ölümü benim için efsane sahneler arasına girdi. Hele her şeyi saf saf anlatışı muhteşemdi. Karaceketliler öyle yapar işte adamı Daxton :D Benjy, benim için önemsiz bir karakter değildi ama bence onun işi Kitty maskelendiğinde bitmişti. Uzatmaları oynadı sadece. Yine de dost kalmaları güzel bir ayrıntıydı. Lila'nın ve Celia'nın ölümleri beni üzdü. Sonuçta ikisi de isyanın önde gelen kişilerindendi. Sonu görmelerini isterdim. Grayson'ın başbakan oluşu ve ülkenin yönetiliş biçimine dair fikirleri güzeldi. Değişim hemen olsa hiç gerçekçi olmazdı zaten. 

Kuğu ve Çakal - J. A. Redmerski / Yorum (Katiller Çetesi #3)


Ephesus Yayınları bizi çok bekletmeden arka arkaya serilerinin devam kitaplarını çıkarıyor. Eee bize de okumak düşüyor haliyle. İlk kitaptan itibaren aksiyonun bir an bile azalmadığı Katiller Çetesi'nin 3.kitabı Kuğu ve Çakal'ı okudum. Yaa bir yazar her kitapta bir öncekini nasıl geçebilir. Öyle bir seri yazmış ki okurken hayran olmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Kitabı bitirdiğimden beri üçü okudum dördü nasıl bekleyeceğim modundayım. Bir de yayınevi bize 4. kitabın giriş kısmını vermiş, hepten merak içindeyim şu an. 

İlk iki kitap bize Sarai ve Victor'u anlatmıştı. Çok çarpıcı şeyler okumuştuk. E bu kitap kusur mu kalsın demiş sevgili yazarımız ve bu kitaba da bol bol şok olunacak sahne eklemiş. Fredrik, altı yıl önce masum insanları öldüren eşi Seraphina'yı elinden kaçırmış olmanın pişmanlığını yaşar. Ondan ümidini kesmiştir de ancak bir gece televizyonda gördüğü bir kadın onu bulma umutlarının yeşermesine neden olur. Cassia, Seraphina'ya ulaşma aracıdır ve Fredrik bunu kullanmaya kararlıdır. 1 yıl boyunca bodrumunda tuttuğu Cassia, geçmişini hatırlamamaktadır. Bu geçen bir yılda Cassia'yı sevmeye başlayan Fredrik için işler içinden çıkılmaz bir hale gelir. Her şeye rağmen Seraphina'ya giden yolun Cassia'dan geçtiğini bilen Fredrik, Cassia'yı türlü zorluklarla sınayacaktır. Cassia olanları hatırladığında ise artık her şey için çok geç olacaktır.

İki kız arasındaki bağlantı ortaya çıktığında resmen şok oldum. Hiç beklemediğim bir şeydi. Çok başka şeyler hayal etmiştim ve öylece kaldım. Izabel'i bu kitapta da okuma şansımız oldu. Ailesinden biri olarak gördüğü ve kendine benzettiği Fredrik'i kaybetmemek için Izabel'in yapabileceği şeyleri gördük. Bence daha bu olayların devamı sonraki kitapta gelecek. Izabel, bir işe girdiyse o işi bırakmaz :D Yeni karakterler okuduk ve ben önce Cassia'ya sonra Fredrik'e bol bol üzüldüm ve açıkçası devam kitabı nasıl olacak diye sabırsızlanıyorum. Fredrik'in yöntemleri bazen midemi alt üst etmedi desem yalan olur. Biraz değişik bir karakter kendisi ve o ayraç kesinlikle Fredrik'i yansıtmış. Bayıldım.

Eğer bir seri okuyayım içinde biraz aşk biraz da gerilim olsa diyorsanız bu seriyi gözüm kapalı tavsiye ederim. Devam kitaplarının konularına bakınca işlerin daha da karışacağını fark ettim. Aksiyon son hız devam edecek sanırım. Umarım yayınevi fazla bekletmeden 4. kitabı çıkarır. Kitapla ilgili spoiler vermemeye çalışarak yazabildiklerim bunlardı. Başka yorumlarda görüşmek üzere...

Serinin ilk iki kitabı Sarai yorumu için TIK.
Izabel yorumu için TIK.