Arkadya Bitter'in ilk kitabı Senin Yerinde Olsaydım genel olarak hoşuma gitti. Başlarda biraz sıkıldım ve fazlaca esinlenilmiş olduğunu düşündüm fakat sonradan yazar kurguyu toparlamış. Okuduğum başka kitaplardaki cümlelerin bazılarının kullanıldığı gözümden kaçmadı ama bu tarzda artık pek orijinallik aramıyorum.
Yazar kurguyu günlükler üzerinden oluşturmuş. Serinin adı da zaten Kayıp Günlükler. Bir şekilde Sara'nın eline geçen Rebecca isimli kadının günlükleri, Sara'da onu bulma ve günlükleri teslim etme isteği yaratır. Yanlış olduğunu bilse de günlükleri okumadan duramaz. Rebecca gizemli bir adam ile beraberdir. Kurtulamayacağını fark ettiğinde artık geç olmuştur. Yaşadığı tutkuyu satırlara dökerken korkusu da elle tutulacak kadar belirgindir. Rebecca'nın çalıştığı sanat galerisine giden Sara, aylar önce Rebecca'nın ortadan kaybolduğunu öğrenir. Sanat eğitimi almış olan Sara, çalışan eksikliği olduğu için orada işe başlar. Kendini Rebecca'nın yerine geçmiş olarak bulan Sara, kendisini çekici patronu Mark ve dayanılmaz ressam Chris arasında, sırların ortasında bulur. Çözmeye çalıştığı gizemin ortasına düşmüştür.
Kitabı bitirir bitirmez ikinci kitap olsa da okusam dedim. O kadar çok soru işareti kaldı ki... Gerçekten aşırı gizem barındırıyor ve heyecanlı bir yerde bitti. İkinci ve üçüncü kitapların tanıtımlarını da okuyunca seriyi takibe aldım. Umarım kısa zamanda devamı çıkar.
0 yorum:
Yorum Gönder