Öncelikle ülkemizde yaşanan maden faciasının ardından uzunca bir süre post yayınlamayı düşünmüyordum ama önceden verilmiş sözler ve alınan görevler olduğundan planlı postlarımdan sadece bunu yayınlama kararı aldım. Ülke olarak acılı zamanlar yaşadık, yaşıyoruz. Umarım birdaha böyle acılar yaşamayız. Ölen işçilerimize Allah'tan rahmet, ölenlerin yakınlarına sabırlar, yaralı işçilerimize tez zamanda sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum.
*********************************************************************************
Bu romanın 624 sayfa olması sizi yanıltmasın. Akıcı bir roman. Bitmese daha bir o kadar okurdum modunda kapağı kapattım. Birazdan yorumumu okuduğunuzda Açlık Oyunlarına benzeteceksiniz diye düşünüyorum. O yüzden kaçıranlar için kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Ölüm Oyunu Japonya'da 1999 yılında basılmış. Ancak Türkiye baskı tarihi 2014. Neden bu kadar geç kaldı bilemem ama iyi ki basılmış ve okuma şansı elde etmişim.
Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti'nde her yıl lise birlerden bir sınıf seçiliyor ve oyun bitene dek adı açıklanmayan bir yerde bu oyuna katılmak zorunda bırakılıyorlar. O yıl seçilen sınıf Şiroiva Lisesi 1/B sınıfı. 21 erkek-21 kız öğrenci okul gezisine çıktıklarını düşünürken kendilerine geldiklerinde bir sınıfta karşılarında tanımadıkları bir adamla bulurlar kendilerini.
Sakamoçi, bu oyunun gözetmeni. Oldukça acımasız bir adam. Öğrencilere oyunun yapılacağı adadaki okulda olduklarını, adanın oyun için tamamen boşaltıldığını söyleyip, oyunun kurallarını anlattıktan sonra ismi okunan kişinin dışarı çıkacağını ve oyuna dahil olacağını söyleyerek isimleri okumaya başlar. 2 dk. ara ile dışarı çıkan öğrenciler kapıdan çıktıkları an birbirlerini öldürmeye başlayabileceklerdir. Sınıftan çıkmadan herkese verilen çantalarda birbirinden çeşitli silah ve aletler vardır ve herkes kendi silahını ve hatta öldürdüğü kişinin de silahını alıp kullanarak 1. olarak bu adadan sağ bir şekilde evine dönebilecektir. Üstelik ülkeyi yöneten Diktatör imzalı bir kart ve ömür boyu verilecek maaş ile birlikte.
Öğrencilerin çantasında kol saati, harita, pusula, silah, su ve ekmek vardır ve boyunlarındaki tasma hangi bölgede olduklarını tespit edecektir. Okulda kalan Sakamoçi ve ekibi oyunu sonuna kadar burdan takip edecek ve kazanan kişiyi alarak geri dönecektir. Adayı belli bölgelere ayıran Sakamoçi, günde 4 kez anons yapacağını, ölen kişilerin isimlerinin yanında hangi bölgelerin yasaklanacağını ileteceğini söyler. Yasak bölgede kalanın tasması patlatılacaktır. 24 saat içinde kimsenin ölmemesi durumunda tüm tasmalar patlatılacak ve oyunun kazananı olmayacaktır.
Sonuç olarak kitap asıl bu kısımdan sonra başlıyor. Tüm bölümlerini heyecanla okudum. Bazı kişilerin ölümleri hızlı geçti ki bu karakterlerin pek adı da geçmemişti ölmelerine dek. Ama bazı karakterlere uzun sayfalar ayrılmıştı. Kiminin önceki hayatıyla ilgili bilgi de vardı. Benim as oyuncum Şuya Nanahara idi. Zaten kendisi baş karakterdi. Okurken 15 yaşındaki öğrencilerin davranışlarını yorumlamaya çalıştım. Bunu böyle yapıyor çünkü böyle bir geçmişi olmuş gibi yorumlar yaptım sürekli. Boş boş okumanın kimseye faydası olmayacağı düşüncesindeyim o yüzden genelde bunu yapıyorum.
Romanda genel olarak soğukkanlı bir yazım şekli benimsemiş yazar. Ölüm şekilleri o kadar kanlı ki okurken iğrenç dediğim anlar fazlasıyla vardı desem yalan olmaz. Basit bir şey söylermiş gibi şu kişi şu şekilde öldü deyip başkasına geçiyor. Mümkün olan en cani ölüm şekilleri seçilmiş. Biraz rahatsız etse de Japonların tarzı bu olabilir dedim. Hiçbir bilgim yok bu konuda.
Sonuç olarak kesinlikle okunmalı diyorum. Benzer romanlarla kıyaslamak çok mantıklı değil. Önce Ölüm Oyunları yazılmış, oldukça sürükleyici evet ama Açlık Oyunlarının da başka özellikleri var. Bu tarz okumayı sevenler şans vermeli diyor ve postumu burada sonlandırıyorum.
ARKA KAPAK
Varoluş ile vicdanın mücadelesi: Bir adaya hapsedilmiş 21 kız ve 21 erkek öğrenci.
Şiddet dolu, kâbus gibi bir oyun.
Onlarca silah, psikolojik bir savaş ve tek bir kazanan…
Totaliter Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti, halkı baskı altında tutmak için her sene acımasız bir askerî program düzenlemektedir. Bu doğrultuda ıssız bir adaya götürülen lise öğrencilerine rastgele silahlar verilmekte ve kuralları çiğnediklerinde patlayan tasmalarla, geriye tek kişi kalana kadar birbirleriyle mücadele etmeleri beklenmektedir…
Modern Japon edebiyatının klasikleşmiş eserlerinden sayılan ve aman vermez günümüz dünyasında hayatta kalmanın anlamına dair çok güçlü bir alegori olan Ölüm Oyunu, şiddet kavramını baş döndürücü bir gerilimle işliyor.
"Ölüm Oyunu, delicesine keyifli ve dehşet dolu bir nükte. Belki de başlı başına delicedir."
-Stephen King-
"Otomatik Portakal'daki şiddet, Sineklerin Tanrısı'ndaki insan doğasıyla birleşiyor;
kalbi dayanmayacaklar okumasın."
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)
merhaba açlık oyunları serisini okuduğum dönemde filmini duymuştum ama kitabından haberim yoktu senin yorumlarından sonra okumak şart oldu inşallah kazananlardan biri olurum
YanıtlaSil