Mart ayında bir sürpriz olacağının haberini vermiştim. Evet o haber yazar röportajları :) Her ay bir yazarımız ile burda buluşacağız. İlkini gerçekleştirdim ancak hala heyecanı üzerimden atabilmiş değilim.
Yazar köşemizin amacı, ülkemiz okuyucularının Türk yazarlara karşı önyargıları olması. Herkesi kastetmiyorum tabii ki :) Yanlış anlaşılma olmasın ama genel olarak çevreme baktığımda bunu hissediyorum. Ben de bir kitapsever olarak ülkemizde kaliteli yazarlar olduğunu göstermek için kolları sıvadım.
Şimdi insana pozitif duygular aşılayan ve beni kırmayıp siz takipçilerim için bu röportajı yapmayı kabul eden Duygu Hanım'ı tanımaya başlayalım :)
Sizinle yeni tanışacak arkadaşlarımız için sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Bana; yazmak ve insan ilişkileri üzerine tutkuyla çalışan biri diyebilirsiniz. İletişim alanında tamamladığım lisans ve yüksek lisansım sonrası kurumsal hayattan uzaklaşıp insan ilişkileri üzerine çalışmalar yapmaya başladım. Bu da bana yazı hayatımın ve şu anda yapmakta olduğum yaşam koçluğu ve nlp uzmanlığının kapılarını açtı. Her insan bir hayat ve koca hikayelerle dolu. İşte ben de bu noktada o hikayeleri kurgulayıp kitaplarım aracılığıyla insanlarla paylaşmaktan ve bu gibi hikayeler yaşayan insanların tıkandığı noktalarda onlarla birlikte yol alıp hayatlarında güzel kapılar açmaktan zevk alan bir iletişimciyim.
Ne zamandır yazıyorsunuz ve niçin yazma gereği duydunuz?
Profesyonel anlamda yaklaşık 4 yıldır yazıyorum. Buna 3 kitabım ve çeşitli aylık dergi ve internet portallarında ilişkiler ve hayat tarzı üzerine yazdığım köşeler de dahil.
Yazmak benim için bir nefes alma alanı ve okuyucularla iletişim kurabileceğim harika bir alan. Aynı zamanda bir bağımlılık… İşte bu yüzden yazıyorum.
İlk romanınızda zamane aşklarını, ikinci romanınızda dengesiz bir aşkı anlattınız. Her Son Bir Başlangıçtır ne anlatıyor, bizi neler bekliyor. Kısaca bahseder misiniz?
Her Son Bir Başlangıçtır’da bir değil birkaç aşka tanık oluyoruz ve bu aşkları yaşayanların sırlarına ve ödedikleri bedellere… Kimsenin mükemmel olmadığı, insanların yüzleşme, umut, aşk, aile bağları ve sevgiyle sınandığı bir roman.
Bu romana bir İtalyan masalı diyorum çünkü bu kez sadece Türk karakterler değil İtalyan bir aile ve içinde yaşanan olayların da olduğu ve karakterlerin okurken sizinle bütünleşip hikayelerine sizi çekeceğine inandığım bir roman.
Her Son Bir Başlangıçtır isimli romanınızda anlatıcı bir erkek. Bir bayan olarak olaylara erkek gözüyle bakarak roman yazmanın zorlukları oldu mu?
Yazmaya başlamadan önce tereddütlerim oldu. Fakat yazar, yazdığı karakterin kimliğine bürünüp, onun bakış açısından dünyayı görebilmeli ki yarattığı dünya gerçekçi olsun. İşte bu noktada yazmaya başladıktan sonra aslında erkek bakış açısıyla yazmanın kadın gözüyle yazmaktan çok fazla bir farkı olmadığını, önemli olanın karakteri özümseyip okuyucuya yansıtabilmek olduğunu fark ettim.
Son romanınız Her Son Bir Başlangıçtır'ı ne kadar sürede yazdınız?
Her Son Bir Başlangıçtır’ı yazmak da diğer romanlarım gibi yaklaşık 6,7 ayımı aldı.
Yazarken sizi en çok zorlayan romanınız hangisiydi?
En çok zorlayan roman değil de beni en çok zorlayan bölümler var aslında. Karakterlerin hayatlarında kırılma noktası yaşadıkları anları ve bu durumlarda ayakta kalma çabalarını, düşmelerini ya da kalkmalarını, kırgınlıklarını ve hayal kırıklıklarını yazmak oldukça zorlayıcı fakat bir o kadar da keyifli.
Aşk romanları yazıyorsunuz. Olayları basitleştirmeden ya da klasik bir şey ortaya çıkarmadan yazmak kolay olmasa gerek. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Bu dengeyi sağlamamın özel bir formülü yok aslında. Yapmaya çalıştığım şey herkesin hissettiği duyguları, hayattaki tesadüflerle ve başımıza gelebilecek iyi ya da kötü olaylarla harmanlayıp hikayeleri insanların kalplerinde hissetmelerini sağlamaya çalışmak.
Roman dışındaki türlere bakış açınız nedir? Başka türde yazmayı düşünür müsünüz?
Amatör anlamda okul yıllarımda öyküler yazıp, öykü yarışmalarına katılıyordum. Bu nedenle diğer türlere ve bu türlere ilgilenen kişilere ilgim ve saygım büyük. Başka türde yazıp yazmayacağım konusunda bir fikrim yok fakat romanlarımın içine denemeler, kısa öyküler, şiirler ya da farklı şeyler katarak diğer türleri de kullanma fikri kulağa oldukça güzel geliyor.
Basılmış 3 romanınız var. Herhangi bir kitabınız ile ilgili şu karaktere biraz daha ağırlık verseydim ya da şu konuya daha fazla yoğunlaşsaydım diye düşündüğünüz oldu mu?
Genelde bizden önce karakterlerin beğenisini okuyucu belirliyor. Aldığım tepkilere bakılırsa okuyucular ikinci kitabım Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi’ndeki hikayeyi bir de Can karakterinin ağzından dinlemeyi çok istiyorlar mesela. Ben de bu yorumlar ışığında yeni projeler için çalışmalarımı sürdürüyorum.
Romanlarınızda bol karakter kullanıyorsunuz. Bunların içinde sizin için ayrı bir önemi olan karakter var mı?
Benim için hepsi oldukça önemli. Çünkü yazma öncesi aşamada hepsini tasarlamak, belli karakter özellikleri, fiziksel özellikler ve duygularla donatmak onları sizin gözünüzde oldukça özel kılıyor.
Kitap seçimini kapaklarına göre seçen bir nesil yetişti. Kapağı güzelse alıp okumalı diye düşünüyorlar. Siz roman kapaklarınızın romanın içeriğini yansıttığını düşünüyor musunuz?
Evet görselliğin de içerik kadar önemli olduğu bir dönemdeyiz. Bu nedenle yayınevimle birlikte kapak tasarımı konusunda çalışırken oldukça titiz davranıyoruz. Onların profesyonelliğiyle benim fikirlerim bir araya gelince de ortaya beğenilen kapaklar çıkıyor.
Günümüz yazarlarından yerli ya da yabancı yazarları takip eder misiniz? Kimleri okursunuz?
Yerli ya da yabancı yazar konusunda bir tercih yapmam çünkü her ikisinin de bana katabileceği büyük dünyalar olduğuna inanırım. Ancak üzülerek gördüğüm şey yeni nesilde yerli yazarlara karşı bir ön yargı olduğu… Bunu kırabilmek adına ben; tüm okurlarımla ve benimle iletişim kurup kitapla ilgili konuşmak isteyenlerle birebir iletişim kurmayı çok seviyorum. Fakat dediğim gibi şahsen bir ayrım yapmıyorum. O an ne tarz bir kitap okumak istiyorsam ve o tarzla beni tatmin edebilecek kim varsa mutlaka alıp okuyorum. Jonathan Safran Foer’in deneyselliğinden, Jojo Moyes’ın romantizmine, Ahmet Ümit’in müthiş kurgusuyla anlattığı cinayetlerden Zülfü Livaneli’nin yalın diline kadar hepsi okunmak için orada beni bekliyor.
Takip ettiğim kadarıyla sıkı bir okursunuz. Belli bir türü mü tercih edersiniz yoksa her türden okurum diyenlerden misiniz?
Dediğim gibi her tür ve her roman benim kütüphanemde yer almalı.
Defalarca dönüp okudum ve her defasında farklı tat aldım dediğiniz roman ya da romanlar var mı?
Örneğin; Anna Frank’ın Hatıra Defteri… Seneler önce okuduğumda çok farklı bir gözle, daha sonra çok daha farklı bir olgunlukla okuduğum romanlardan…
Genelde biyografik romanları ikinci kez okuduğumda hayatın hangi evresindeysem, o yaşantının ayrı bir tarafını özümsediğimi fark ediyorum.
Bir romanın başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir?
Samimiyet… Ben tutkuyla ve hissedilerek yazılmış her romanın okuyucuya aynı duygularla geçeceğine inanıyorum.
Aynı zamanda bir bloggersınız. Takipçileriniz sizin blogunuzda neler okuyabilir. Neler üzerine yazıyorsunuz?
Aslında bir blogger değil, sıkı bir blogger takipçisiyim. Bu nedenle kitap bloglarına ve bloggerlara bayılıyorum. Benim bloguma gelince, orada daha önce dergilere yazmış olduğum köşe yazılarını ve yapmakta olduğum işlere dair ayrıntıları bulabilirler.
Okurlarınızdan gelen ilginç sorular ya da yorumlar oldu mu? Olduysa en ilginç yorum neydi?
Sanırım en ilginçleri romanlarımdaki hikayelere benzer şeyler yaşayanlar ve bunları benimle paylaşan okurlarımdan gelenler oluyor. Bunun dışında en çok etkilendiklerim ise yazdıklarımla kendilerine ilham verdiğimi söyleyen ve hayatlarının sıkıntılı bir noktasında değişmek ve yeniden yola devam etmek için güç alan okurlar…
Son olarak Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi romanı ile ilgili bir tv programında film yapılmasının söz konusu olduğunu söylemiştiniz. Böyle bir proje şu an için mevcut mu?
Sinema filmi olarak birkaç yapım şirketiyle görüşüldü fakat belli bir projelendirme ve tarih belirleme aşamasına gelinmedi. Benim gönlüm hikayelerimi bir gün beyaz perdede ya da beyaz camda izlemek tabii. Umarım kesinleşen bir şeyler olduğunda duyuruyu da buradan yaparız.
Yazar köşemizin ilk konuğu olmayı kabul ettiğiniz ve sıkılmadan soruları cevapladığınız için çok teşekkür ederim.
***Şimdi de sizlere bir sürprizimiz var. Destek Yayınları 2 kişiye Duygu Özlem Yücel'in son romanını imzalı olarak hediye ediyor.
Katılmak için:
- Destek Yayınları ve Duygu Özlem Yücel sayfalarını beğenmek.
- Röportajımızı facebook veya twitterda paylaşmak.
- Buraya yorum olarak paylaşım linkinizi yazmak.
Çekilişimiz facebookta gerçekleşecek olup 15 Mart gecesine kadar devam edecektir. Kargo ücreti kazanana aittir.