Küçük Bir Rica (A Simple Favor) Film Yorumu


Merhaba

Listemdeki filmlerden birini daha izlemiş bulunuyorum. Filmi beğendiğim için öneri mahiyetinde bir yazı hazırlamak istedim. Yıllar önce yazdığım film önerileri yazım hala fazlaca okunuyor. Bu yüzden sizin de sevdiğinizi düşünüyorum :)

Blake Lively sevdiğim bir oyuncu. Anna Kendric ile iyi bir ikili olmuşlar. Henry Golding'in de filme yakıştığını düşünüyorum. Kısaca konusundan bahsedeyim.


Stephanie, eşini trafik kazasında kaybetmiş, bekar bir anne. Küçük bir oğlu var. Oğlunun okulunda tüm etkinliklere destek olmaya çalışan örnek bir anne. Aynı zamanda geçimini yemekler, çeşitli el işleri vb. konular üzerinden canlı yayınlar yaparak kazanıyor. Emily, bir şirkette halkla ilişkiler müdürü. Güzel maaş aldığı bir işi, dikkat çekici bir giyim tarzı var. Genel olarak değişik davranışları olan bir kadın. Kocası ise yıllar önce bir kitap yazmış ve çok satanlar listesine girmiş ancak o zamandan beri başka kitap yazamamış. Bir oğulları var. 


Stephanie ve Emily'nin oğulları aynı sınıfta. Stephanie, sınıf etkinliklerine her türlü desteği verirken Emily okula sadece oğlunu almaya geliyor. Oğulları sayesinde görüşmeye başlayan bu iki kadın birbirleriyle muhabbet ediyorlar ve arkadaşlıklarını kısa sürede sırlarını birbirlerine anlatacak kadar ilerletiyorlar. Emily bir gün Stephanie'yi arıyor ve acil bir işi olduğu için oğlunu alamayacağını, mümkünse Stephanie'nin almasını istiyor. Bu konuşmadan sonra hiç kimse Emily'den haber alamıyor. Film asıl burada başlıyor diyebilirim.


Vlog çeken Stephanie, arkadaşının bulunması için izleyicilerinden yardım istiyor. Emily'nin kiraladığı arabanın plakasını öğrenip paylaşıyor ve bir ipucuna ulaşıyor. Polis araştırmalarını bu yönde ilerletiyor ve bir sonuca ulaşıyorlar. Ancak gelin görün ki gelişen olaylar Stephanie'yi tatmin etmediği için o kendisi bu gizemi çözmek için aktif olarak çalışmaya karar veriyor. İşe Emily'nin hiç bilinmeyen geçmişini araştırmakla başlıyor. Her bulduğu bilgiyle daha da şaşkına dönüyor. Kime inanacağını şaşırdığı bir noktaya geliyor ve en nihayetinde tabii ki olay ortaya çıkıyor. Çok şaşırılacak bir sondu.


IMDB puanı: 6.8
Benim puanım 8

BURADAN SONRASI SPOILER İÇERMEKTEDİR. FİLMİ İZLEMEYENLER OKUMASIN LÜTFEN :)

Emily'nin cesedi bulununca bu muydu yani film diye düşündüm. Katil bulunacak işte tipik bir film, ne farkı var. Sonrasında Emily'nin ikizinin olması, ölenin ikizi olduğunu ve bunu Emily'nin tasarladığını öğrenmek. Kadın şeytana pabucunu ters giydirir. Muhabbetlerinde Emily'nin anlattıklarıyla sonradan kocasının anlattıkları uyuşmuyor. Kocasının Emily'ye yaptırdığı 4 milyon dolarlık hayat sigortası sonrası kadının ölüsünün bulunması şüpheleri kocaya çekiyor. Stephanie, bir şeylerden şüphelenip Emily'yi araştırdıkça ortaya çok başka şeyler çıkıyor. Aralarda Stephine'nin hiç masum olmadığını da öğreniyoruz. Bu üvey abi! ile ilişki muhabbeti iğrençti, çünkü üvey deseler de bahsedilen abi ile babaları aynı. Kocasının olayı anladığı gün, ikisinin bindiği arabayı hızla giderken çarparak kendisiyle birlikte Stephanie'nin abisini de öldürmesi. Ortada epey karışık konular var. Çocuk kimden konusuna girmiyorum bile çünkü cevap çok net. Yani Emily bir pislik olabilir ama Stephanie'de gözümde farklı değil. Kim ölmüş arkadaşının kocasıyla hemen bir ilişkiye başlar. Her türlü kötü bir durum yani. Sonuç olarak sona kadar ne olacağı hiç belli olmayan ve sürekli daha da şok olduğum bir filmdi. Kesinlikle kayıp zaman değil :) Başka yazılarda görüşmek üzere... Hoşça kalın.

Baby Daddy Dizi Yorumu


Baby Daddy dizisini instagramda keşfet bölümüne bakarken fark ettim ve izleme listeme ekledim. 2020'nin ilk dizisi olarak da komedi olması sebebiyle bu diziyi seçtim. 20'şer dakikalık bölümleri sebebiyle kısa sürede bitirdim. Tek kelimeyle bitmesini istemediğim dizilerden biri oldu. Karakterlerin uyumu çok iyiydi. Ben(Jean-Luc Bilodeau), Danny(Derek Theler), Riley(Chelsea Kane), Tucker(Tahj Mowry) ve özellikle Bonnie(Melissa Peterman) hepsine ayrı ayrı bayıldım. 

Dizi 6 sezon sürmüş. 2012'de başlamış ve 2017'de bitmiş. Keşke bitmeseymiş ama o kadar güzeldi ki ve konu da ilerleyebilecek gibiydi. Muhtemelen reyting kurbanı olmuştur. Yine de güzel bittiğini düşünüyorum :) Kısaca konusundan bahsetmek istiyorum.


Ben ve Tucker ev arkadaşıdır. Bu ikiliye Ben'in abisi Danny'de katılır ve Danny'nin eve geldiği gün kapıda bir bebek(Emma) bulurlar. Notu okuduklarında bu bebeğin Ben'in tek gecelik bir ilişkisinden olduğunu öğrenirler. Ben tahmin ettiğiniz gibi aşırı çapkın, bir gün onla diğer gün başka biriyle takılan biri. O yüzden çevresindekiler bebek bakamayacağını söyler. Ertesi gün Ben kızına bakacağını onu evlatlık vermeyeceğini söyler ve olaylar da böylece başlar.


Üç erkek(Ben, Danny, Tucker), Riley, Ben ve Danny'nin annesi Bonnie'nin bebeğe bakma süreci de başlamış olur. Küçüklüğünden itibaren kilo problemi olan Riley, Danny ve Ben ile komşudur. Beraber büyümüşlerdir. Riley çocukluğundan beri kendisinin farkında olmayan Ben'e aşıktır. Danny ise en yakın arkadaşıdır. Danny, Ben'in yanına taşınınca Riley'de sık sık o eve gelip gitmeye başlar ve bir zaman sonra Ben'de Riley'nin farkına varır. Riley çocukken oldukları gibi kilolu değildir. Ben, Riley'nin hayatındaki özel kadın olacağına inanmaktadır. Danny ise 6 yaşından beri Riley'ye aşıktır ancak Riley onu arkadaşı olarak gördüğü için bu konudan bahsetmemiştir. Zaman içinde olaylar öyle şekillerde gelişiyor ki bazen takip etmekte zorlanıyor insan :)


En favori oyuncum (Melissa Peterman)Bonnie'ydi. Sorumsuz görünen ama çocuklarını hiçbir zaman yalnız bırakmayan kadın. Danny ve Ben'in annesi. Kocasından boşanınca az biraz çapkın yaşamaya başlamış, elinden içkisi pek eksik olmuyor ama çocukları ve torunu için her şeyi yapabilen bir kadın. Hatta aileye katılan Tucker ve Riley için bile çaba harcıyor. O olmasa dizi bu kadar komik olur muydu bilmiyorum. 


Danny, Bonnie'nin ilk çocuğu ve gözbebeği. Çocukluğundan itibaren Danny'nin buz hokeyi kariyeri için çok çaba harcamış. En nihayetinde Danny ünlü bir kulüpte oynamaya başlıyor ve Bonnie çabalarının karşılığını alıyor. Biraz saf olan Danny'yi oynayan Derek Theler'da rolün hakkını veriyordu. En baştan hayal ettiğim sonu yaşamasına sevindim.

Umarım bu diziyi listelerinize alıp izleyip benim gibi seversiniz. Yeni yazılarda görüşmek üzere. Hoşça kalın.

Diziden sahneler:













2019'da Severek Okuduğum 19 Kitap


Herkese merhaba ve iyi yıllar

2019'un son yazısı olsun istiyordum ama 2020'nin ilk yazısı oldu :) 2019'da 116 kitap okumuşum. Çok güzel yazarlar keşfettim. Okumak istediğim kitaplara öncelik vermeye çalıştım. Onun dışında ortak okumalara katıldım. Güzel bir yıl oldu.

Ocak ayında okuyup çok beğendiğim kitaplar Emma Donoghue - Oda, Monica McCarty - İhanet, Engin Akyürek - Sessizlik kitapları oldu. Oda'nın daha sonra filmini de izledim ama kitap kadar güzel değildi :( Filmde çok boşluk vardı. Kitabı okumasam havada kalan bir film olurdu. Kitapta Jack'in yaşadığı hayat bol bol hüzünlendirdi. Annesinin her şeyi oyuna çevirme çabası, Jack'in dünyayı bulundukları odadan ibaret sanması beni çok etkiledi. Uzun süre etkisinden çıkamadım. Monica McCarty'nin İhanet kitabı Highland Guard serisinin 4. kitabıydı. Yılan lakaplı Lachlan'ı anlatan kitap bence serinin şu ana kadarki en iyi kitabıydı. Engin Akyürek'in kitabı kısa öykülerden oluşuyordu. Çok etkileyici öyküler vardı. Detaylı yazısını okumak isteyenler TIK.


Agatha Christie - On Küçük Zenci, Rita Hunter - Siyah Kadife, Büşra Toraman - Kanın Büyüsü, şubat ayında en severek okuduğum kitaplardı. On Küçük Zenci'nin detaylı yorumunu yazmıştım. Okumak için TIK. Rita Hunter'ı keşfettiğim günden beri çok severek okuyorum. Türk bir yazarın historical türde bu kadar başarılı kitaplar yazması beni çok sevindiriyor. Siyah Kadife, Emily ve Marcus'un hikayesini anlatıyordu. Emily'nin haline üzüldük falan ama sonu çok güzeldi. Aradan bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen kitabı hatırlayınca hala duygulanıyorum. Büşra Toraman'ın Kırmızı Başlıklı Kız serisinin 3. kitabı Kanın Büyüsü muhteşemdi. Serinin ilk kitabını da çok beğenmiştim ama 3. kitap bence en güzeliydi. Seri bitecek sanarken devam edeceğini öğrenmem ve yazarın kitabı yine merakta bırakacak şekilde bitirmesi beni çıldırtıyor. Bir an önce yeni kitap çıksa da okusak dediğim serilerden biri bu seri. Okumayanlara da tavsiye ederim.

Mart ayında çok severek okuduğum tek kitap Marie Lu'nun Genç Elitler kitabıydı. Maalesef serinin devamında ilk kitabın güzelliğini bulamadım. Humma hastalığı sonucu vücudunda leke kalanların farklı yeteneklere sahip olduğu anlaşılıyor ve bu kişilere Genç Elitler adı veriliyor. Kral için çalışan Teren, bu yetenekli kişileri ortadan kaldırmakla görevlidir. Enzo ise kendisi gibi yetenekli kişileri Teren'den önce bulmaya çalışmaktadır. Başkarakter Adelina, ortalığı karıştıracak türde yetenekleri olan bir kız. Ve en nihayetinde bu üçlünün yolları kesişiyor. Ortaya neler çıkıyor neler? Seri 3 kitaptan oluşuyor. Benim seri için ortalama puanım 4. Gayet okunabilir bir seri ama ilk kitaptaki başarıyı devam kitaplarında beklemeyin :) 


Nisan ayında epey fazla kitabı beğendim. Elizabeth Boyle'un Mektubumu Aldın mı kitabı seride benim için açık ara öne çıktı. Diğer kitapları da sevdim ama en sevdiğim olarak birini seçmek zorundaydım :) Felicity'nin haline üzülsem de bir dükle evlenme azmine hayran oldum. Hele o mektuplar nasıl hoştu. Seride kurgusunu en çok sevdiğim kitabın bu olması gayet normal, mektuplu kitaplara karşı bir zaafım var sanırım. Julia Quinn'in Cennet Gibi kitabı da çok iyiydi. Hatta serinin en iyi kitabıydı. Smythe-Smith serisinin diğer kitapları da güzeldi ama nedense benim için Cennet Gibi bir tık öne çıktı. Honoria ve Marcus, en favori çiftimdi. Her sene yapılan meşhur müzikalle ilk tanıştığım kitap olduğu için de önemli olduğunu düşünüyorum :D  Yine Julia Quinn'in Bridgertons serisinde favorimi bir kitaba indiremedim. O yüzden listemde bu seriden iki kitap var. Yüreğe Söz Geçmiyor ve Öpüşünde Saklı. Tüm seriyi(8 kitap) arka arkaya okuduğum için biraz sıkılsam da tarihi aşk romanı sevenlerin mutlaka okumalarını önereceğim serilerden biri. 2019'da Kitap Ağacı Bursa ekibinden Gizem okumak isteyenlerle bir Shakespeare grubu kurdu. Mart'ta her ay bir kitap okumaya başladık. Nisan ayı kitabımız Julius Caesar'da çok sevdiklerimden biriydi.

Mayıs, haziran, temmuz ve eylül aylarında favorim diyebileceğim bir kitap okumadım. Ağustos ayı ise tamamen okuyamadığım bir dönemdi. Ekim'de tempomun artmasıyla yine fazlaca kitap okumaya başladım. Kitap Ağacı Bursa ekim ayı kitabımız olan Cem Akaş'ın Y kitabı beni fazlasıyla etkiledi. Erkeklerin olmadığı bir dünyayı anlatan roman, bir çiftin kapısına bırakılan erkek bebekle başka bir boyuta geçiyor. Herkesten gizledikleri bu bebeği kız gibi büyüten çift bir noktada işlerin çığırından çıkmasına engel olamıyor. Cem Akaş, bu kitapla birlikte takip edeceğim yazarlardan biri oldu. 


Kasım ayında listeme 4 kitap daha eklendi. Yine Kitap Ağacı Bursa ile okuduğumuz(eylül kitabımızdı ben ekim ayında okuyabildim) Heinrich Böll'ün Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru, beni düşündüren bir kitap oldu. Medyanın haber yapma özgürlüğünün bir kadının hayatını ne hale getirdiği anlatılıyordu. Bir bakıma günümüzde de yaşadığımız şeyleri anlatıyordu diyebilirim. Listelerinize mutlaka ekleyin diyorum. William Shakespeare'in Macbeth kitabı da tabii ki bu listede olmalıydı. Yıllar önce kitap günüm sayesinde elime geçen ancak kütüphanemde beklettiğim Leah Fleming'in Kaptanın Kızı romanı bolca ağladığım kitaplar arasında yerini aldı. Titanic kazasıyla başlayan kitap başından sonuna kadar beni çok fazla etkiledi. Bu yazarın kitaplarını da artık takipteyim. J. M. Coetze'nin Barbarları Beklerken, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri. Kasım ayında Güney Afrika edebiyatından bir kitap okuyacaktık ve Barbarları Beklerken'i seçtik. İyi ki seçmişiz. Bu kitabı okumamış olmak kayıp olurdu.

Aralık ayından 2 kitabı da bu listeye ekledim. Calia Read'in daha önce Kördüğüm kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Yine aynı serinin 2. kitabı Yüzleşme de uzun zamandır kütüphanemde okunmayı bekliyordu. Uyuyamadığım bir gece kitabı elime aldım ve ertesi gün uyanır uyanmaz ilk işim kitabı bitirmek oldu. Nasıl yazıyor bilmiyorum ama her kitap öyle etkileyici oluyor ki bir süre düşündürüyor. Son olarak James Tiptree Jr'a ait Uzaktan Kumandalı Kız'ı okudum. Kısa bir kitaptı. Bence çok daha uzun yazılsa keyifle okurdum. O kadar çabuk bitti ki ne olduğunu şaşırdım. Uzun zaman atlamaları arada kafa karıştırıcı olsa da kesinlikle okunmalı. Bu arada yazarın erkek olduğunu düşünebilirsiniz ancak yazar bir kadın(Alice Sheldon) ve bir erkek adıyla yazmayı uygun bulmuş. Kitabın önsözü mutlaka okunmalı. Epey bilgilendirici şeyler içeriyor.

2019 benim için gayet güzel bir yıldı. Birçok hayalimi gerçekleştirdim. 2020 umarım çok daha güzel geçer. Liste olarak yazar ve kitap isimlerini aşağıda bulabilirsiniz. Görüşmek üzere...

Emma Donoghue - Oda
Monica McCarty - İhanet
Engin Akyürek - Sessizlik
Agatha Christie - On Küçük Zenci
Rita Hunter - Siyah Kadife
Büşra Toraman - Kanın Büyüsü
Marie Lu - Genç Elitler
Elizabeth Boyle - Mektubumu Aldın mı
Julia Quinn - Cennet Gibi
Julia Quinn - Yüreğe Söz Geçmiyor
Julia Quinn - Öpüşünde Saklı
William Shakespeare - Julius Caesar
Cem Akaş - Y
Heinrich Böll - Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru
William Shakespeare - Macbeth
Leah Fleming - Kaptan'ın Kızı
J. M. Coetze - Barbarları Beklerken
Calia Read - Yüzleşme
James Tiptree Jr - Uzaktan Kumandalı Kız

Jumanji The Next Level / Jumanji: Yeni Seviye Film Yorumu


Herkese merhaba

Cuma akşamı kardeşim ve kuzenlerimle yine bir film günü yaptık. Jumanji serisinin 2. filmi olan Jumanji: The Next Level'i izledik. İlk filmi de sevmiştim ama sanki 2.si daha iyiydi. Oyuncuları ilk filmde rollerine çok yakıştırmıştım. Bu filmde de fikrim değişmedi. Hiçbir karakter göze batmıyordu. Hele Dwayne Johnson, her filminde kendine hayran bıraktırmayı nasıl başarıyor, bilmiyorum. Karen Gillan'ı ise Doctor Who dizisindeki Amy karakteriyle tanımıştım ve o günden beri birçok filmini severek izledim. Aşırı pozitif bir duruşu var. Jumanji'yi ilk izleme sebebim Dwayne ve Karen'dı ama diğer oyuncuların(Jack Black, Kevin Hart) hakkını da yiyemem. Genç oyuncular dahil hepsi çok iyiler.


Jumanji'nin konusundan bahsedeyim. Jumanji atari ile oynanabilen cinsten bir video oyunu. İlk filmde liseli 4 arkadaş(Spencer, Fridge, Martha ve Bethany) cezaya kaldıkları bir gün, okulun bodrumunu temizlerken buldukları atariyi kurcalayıp kendilerini bu oyunun içinde, oyunun karakterlerine bürünmüş olarak buluyorlardı. Herkesin görevleri başarıyla tamamlayıp oyundan çıkmak için üçer canı vardı. Ekip olarak oyunu tamamladıklarında oyunun ismini söyleyip kendi hayatlarına dönebiliyorlardı. Zorlu geçen görevler sonucu hayatlarına dönüp filmin sonunda kırdıkları atari bu filmde yine karşımıza çıkıyor.


Önceki oyundan çıkmalarının üzerinden 1 yıl geçmiş. Liseli 4 arkadaş üniversiteye başlayıp farklı yerlere dağılmışlar ve noel zamanı evlerine döndüklerinde buluşma ayarlıyorlar. Spencer buluşmaya gelmeyince evine onu görmeye gidiyorlar ve gerçek ortaya çıkıyor. Spencer'ın atariyi tamir edip oyuna girdiğini anladıklarında ellerinden gelen tek şey oyuna girip arkadaşlarını kurtarma düşüncesi oluyor.


Oyun bu kez cidden çok daha iyiydi. Ters köşe yaptıkları yerler vardı. Karakterlerle ilgili sürprizlere de bayıldım. Umarım devamı gelir ve bozmadan ilerletebilirler. Bu filmle ilgili spoiler vermeden yazabileceklerim bunlardı. Umarım siz de film listelerinize Jumanji: Yeni Seviye'yi eklersiniz. Başka yazılarda görüşmek üzere. Hoşça kalın.

IMDB puanı:7/10
Puanım: 8/10




*Görseller alıntıdır.*

Love Alarm 1. Sezon Dizi Yorumu


Merhaba

Can sıkıntısıyla Instagram'da bakındığım bir gün keşfette bir diziye denk geldim. Konusu ilgimi çekince ve 8 bölüm yayınlanmış olduğunu görünce hemen biter diyerek başladım. İsmi Love Alarm olan bu dizi Netflix orijinal Kore dizisiymiş. 22 Ağustos 2019'da ilk bölümü yayınlanmış ve 8 bölümün ardından sezon finali yapmış.


Dizinin konusu şöyle özetlenebilir. Biri Joalarm isimli bir uygulama geliştiriyor ve piyasaya sürüyor. Uygulamayı telefonuna yüklüyorsun 10 metre içinde seni seven biri varsa alarmın çalıyor, sevdiğin birinin 10 metre yakınındaysan onun alarmı çalıyor,  Henüz piyasaya yeni sürülmüş bir uygulama ama gençler arasında aşırı popüler oluyor.




Dizinin 3 ana karakteri var. Esas kızımız Kim Jojo'nun (Kim So-Hyun)bir sevgilisi var. Teyzesiyle ve kuzeniyle yaşıyor. Büyükannesi hastanede tedavi görüyor. Liseye gidiyor ve ek olarak 2 işte birden çalışıyor. Joalarm kullanmıyor. Zaten geçmişi de acılarla dolu bir kız. Çocukluktan itibaren çok yakın arkadaş olan Sun-Oh (Song Kang) ve Hye-Young (Jung Ga Ram) ise erkek karakterlerimiz. Hye-Young'un annesi Sun-Oh'nun evinde çalışıyor. Zengin olan Sun-Oh ailesi tarafından sevgi görmediği için bu arkadaşlığa çok bağlanıyor. Amerika'dan döndüğünde en yakın arkadaşı Hye-Young'un bir kızdan hoşlandığını fark ediyor ve kızı takip etmeye başlıyor. Bu kısımda söylemem gereken tek şey her şeyin çok hızlı ilerlediği. Kızı takip etti, öptü ve sevgili oldular. Niye böyle bir hızla bu noktaya geldi hiç anlamadım. Olayı basitleştirdiğini düşünüyorum. Hele bir de utanmadan arkadaşına Kim Jojo'yu öptüm demesi pes dedirtecek bir davranıştı.


Hye-Young arkadaşının Kim Jojo'ya hislerini öğrendiği için geri çekiliyor. Ben en başta her şey hızlı gelişse de Sun-Oh'nun tarafındaydım ama sanki sonlara karşı Hye-Young'a doğru çekildim. Çocuk bence dizinin en talihsiz kişisi. İkinci sezonda ne durumda olacaklar merak ediyorum.


Her neyse sonuç olarak bu Kim Jojo ve Sun-Oh birbirlerinin alarmlarını çaldırıyorlar. Ondan sonra bazı olaylar sonucu pek anlamasak da Kim Jojo, Sun-Oh'dan ayrılıyor. Burada onu sevmediğine nasıl ikna ettiğini söylemeyeceğim çünkü bu düpedüz spoiler vermek olur :D Sonuç olarak ayrılıyorlar ve yıl oluyor 2023. Gençler liseyi bitirmiş. Joalarm almış yürümüş. Sun-Oh'nun başka bir sevgilisi var. Kim Jojo yine iki işte çalışıyor ve okuluna geri dönebilmek için para biriktiriyor. Bir gün Hye-Young, Kim Jojo'yu buluyor ve şansını denemeye karar veriyor. Kim Jojo onu sevemeyeceğini söylese de Hye-Young pes etmiyor. Sezon finalinde Sun-Oh ve sevgilisi, Kim Jojo, Hye-Young öyle bir noktada bir araya geldiler ki ne olacak hiç bilemiyorum.


Geçenlerde 2. sezonun olacağı duyurulmuş. Artık ben de 2. sezonu bekleyenler içindeyim. Ortada yayın tarihi yok ama umarım en kısa sürede Love Alarm 2. sezon başlar. Diziyi izleyenler varsa yorumları bekliyorum :) Kendinize iyi bakın.