Aşkın Müziği - Kylie Scott / Yorum (Stage Dive #1)


Orijinal İsim: Lick
Yazar: Kylie Scott
Çevirmen: Müge Hestbaek
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa: 320
Baskı Yılı: 2014

Evelyn Thomas, mimarlık öğrencisi, maceraya uzak, kendi tanımıyla sıkıcı bir hayatı olan, yarı zamanlı cafe garsonluğu yapan ve erkeklerle arası hiç iyi olmayan bir kızdır. 21. doğum gününü arkadaşı Lauren'in ısrarıyla Vegas'ta kutlamaya karar verir. Bu ikili Portland'tan Vegas'a hafta sonu için giderler. Kaldıkları otelde sabah banyoda uyanıp geceyi hatırlamadığını ve bir de acayip yakışıklı David ile evlendiğini öğrenene kadar da çok eğlenmiştir.

David Ferris, Los Angeles'ta yaşayan, 26 yaşında, Stage Dive adlı rock grubunun gitaristi ve gözdesi. Yakışıklılığı yanında besteleriyle de büyük beğeni topluyor. Zengin ve ünlü bir adam. Çevresindeki sahte davranışlardan bıkmış ve Evelyn hiç ummadığı bir şekilde hayatına giriyor. Evlilikleri Vegas'a uygun şekilde hızlı gerçekleşiyor ama sorun şu ki Evelyn onu ve evliliklerini hatırlamıyor :)

Stage Dive'ın tüm elemanları kendince havalıydı. Sanırım serinin devam kitaplarında sırasıyla onların hikayesini okuyacağız. Favorim David'i saymazsak Mal idi tabii. Jimmy'ye zaman zaman sinir oldum. Ben ise fazla yer almadı. Evely'nın abisinin korumacı davranışları hoşuma gitti.

Takip edenler iyi bilir, Aşkın Müziği'nin tanıtımı iyi yapıldı. İlk anda abartılmıyor mu diye düşündüm yalan değil, o yüzden de - huyumdur zaten bu - biraz bekledim okumak için. Şöyle söyleyeyim başladım ve bir baktım bitmiş. Akıcı bir roman. Konusu çok mu farklı derseniz hayır rockçı David dışında pek bir fark yok ama kurgu ve akış iyiydi. Redaksiyon anlamında oldukça iyiydi. Bu sıralar eğlenceli ve akıcı bir roman arayışındaysanız gönül rahatlığıyla alıp okuyabilirsiniz.

ARKA KAPAK

Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı… Evelyn Thomas'ın yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak, otel odasında son derece yakışıklı ve dövmeli yarı çıplak bir adamın varlığı ve parmağında King Kong'u korkutabilecek boyutta bir yüzük bu planlar arasında değildi. Bir de tüm bunların nasıl olduğunu bir hatırlayabilseydi.

D&R Sonbahar Alışverişim


Herkese merhaba

D&R'ın 31 Ekim'de bitecek sonbahar kampanyasını duymayan kaldı mı? Birçok yayınevinde belli yüzdelerde indirim yapılıyor. Kendime koyduğum yasağı delmiş olabilirim.

1. Geceye Fısıldanan Dilekler / Barbara Freethy: Serinin eksik olanını tamamlamak kadar güzel bir şey yok.

2. Drina'da Son Gün / Faik Baysal: 100 Temel Eser içerisinde de yer alan bu belgesel niteliğindeki roman hep okumak istediklerim arasındaydı. Nemesis'in indirimi de iyiydi. Nihayet kavuştuk bu merak ettiğim romanla.

3. Sol Ayağım / Christy Brown: Sahafta Sol Ayağım 2 yi görüp almıştım. Bir türlü ilkini alamamıştım. Bu indirimde tabii ki sepetteki yerini aldı.

4. Dava / Franz Kafka: Kafka okumayan okur düşünemiyorum. O bakış açısını okumak çok başka bir duygu. Herkese tavsiye ederim.

5. Varlık ve Piçlik / Hakan Akdoğan: Hakan Akdoğan'ı yaptığımız bir etkinlikte tanıma fırsatı buldum. Konuşması, düşünceleri bizi kendisine hayran bıraktı. Son kitabı çıkınca da ilk siparişte sepete atmak kaçınılmaz oldu. Diğer roman yorumlarını halen yazamadım ama yakında blogta yerlerini alacaklar. Özellikle Nü Peride kesinlikle okunmalı :)

Benim sonbahar alışverişim bu kadardı. Siz son zamanlarda kitap aldınız mı? Neleri tercih ettiniz?

Aşık Kim - Vefa Enver / Tanıtım


Vefa Enver'in yeni romanı 5 Kasım'da Ephesus etiketiyle satışta olacak. Sevenleri ve bekleyenleri için minik bir tanıtım yapmak istedim :) Yine oldukça akıcı bir roman geliyor gibi değil mi?

Nehir; yirmi iki yaşına kadar ikiz kardeşi Irmak’ın ihtişamlı varlığının gölgesinde kalmış, sade ve duru güzelliğine tezat duygusal ve karmaşık kişiliğe sahip bir genç kız… 
“Biliyor musun, senin vakti gelince açacak bir gonca olduğunu düşündüm hep ve bence artık vakti geldi, Nehir. Bunu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Kendine güvenmeli ve tüm güzelliğinle açmalısın. Ayrıca titreyip durmaktan da vazgeç. Bırak karşındakiler titresin.”
O iflah olmaz bir hayalperest, umutsuz bir romantik. Mükemmel erkeği bekleyecek kadar saf olmasa da, kendi için mükemmel olanı bekleyecek kadar inatçı ve kararlı…
Bakışlarını gökyüzüne çevirip, umutla parlayan aya baktı. Ve kendi kendine mırıldandı. “Acaba bir gün kendi peri masalımın başrolünü oynayacak mıyım?”  

Fakat konu erkekler, daha doğrusu Mert olduğunda, tam anlamıyla inatçı ve sivri dilli cadının teki oluyor…
“Ne kadar edepsizsiniz, Mert Bey!” 
“Elimde değil Nehir Hanım, sizi görünce edepli halimden eser kalmıyor!”

Mert’in Nehir’den vazgeçmeye niyeti yok. Nehir’in ise mükemmelden daha azına razı olmaya… 

Tutku, iniş ve çıkışlarla dolu bu ilişkideki çekişmeleri sonlandıracak hangisi olacak dersiniz? 

Aşk mı, mantık mı?

Arkadya Yayınları / Öksüzler Treni ve Yıldız Tozu


Herkese merhaba :)

Arkadya Yayınları ile beğeneceğinizi düşündüğümüz iki kitap seçtik. 1 kişiye "Christina Baker Kline - Öksüzler Treni", 1 kişiye "Priscille Sibley - Yıldız Tozu" romanlarını hediye edeceğiz. Katılımlar rafflecopter ile olacak. Facebook hesabınız ile bağlanarak katılım yapabilirsiniz. Çekiliş süresi 3 gündür. Arkadya Yayınları'na destekleri için teşekkür ederim. Herkese bol şanslar :)

Kitap Tanıtımları


ÖKSÜZLER TRENİ

Bazen içinizdeki çocuk geçmişinizde hapsolur ve siz o çocuğu kurtarmak için tüm umutlara sımsıkı sarılırsınız…

Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan Öksüzler Treni'dir.

1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly de o trende yolculuk eden çocuklardan sadece biridir. Küçük yaşta hayatın zorluklarıyla karşılaşan Vivian, bir şekilde kaderine yön vermek zorundadır. Bunu gerçekleştirme gücünü de ona nereden geldiğini hatırlatan aile yadigârı kolyesinde bulacaktır…

On yedi yaşındaki Molly Ayer, son şansını da tüketmek üzere olduğunun farkındadır. Ona bakmakla yükümlü olan aileyle arası iyice açılan Molly'nin tek şansı, kamu hizmeti adına doksan bir yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye bağlıdır. Molly bu işi gönülsüzce yapacak olsa da aslında o yaşlı kadınla ne kadar çok ortak yönleri olduğunu yaşayarak öğrenecek ve geçmişte hapsolan ruhlarını özgür bırakma yollarını onunla birlikte keşfedecektir.

Öksüzler Treni ikinci şansları, beklenmedik dostlukları ve bizi kim olduğumuzu keşfetmekten alıkoyan sırları barındıran muhteşem bir roman.

"Sürükleyici… Bir eve ait olma hissini arayan iki kadının yürek burkan hikâyesi."
-Publishers Weekly-


YILDIZ TOZU

Başarılı cerrah MatthewBeaulieu'nun bildiği tek hayat, çocukluğundan beri âşık olduğu kadın, yani Elle'dir. Ne var ki böyle büyük bir aşk için bile her şey tozpembe değildir. Elle ve Matt ne kadar isteseler de bir türlü evlat sahibi olamıyordur. Çünkü Elle'in hiçbir hamileliği sağlıklı bir şekilde sonlanmaz.

Ancak kaderin kötü sürprizleri bununla da sınırlı kalmayacaktır. Matt'in tüm dünyası Elle'in kaza geçirdiği haberiyle yıkılır. Bitkisel hayata giren Elle, sağlıklıyken açıkça bu şekilde hayatta tutulmak istemediğini belirtmiştir. Fakat Matt'in biricik aşkının isteğine rağmen onu hayatta tutmak için çok önemli bir nedeni vardır: Elle bir kez daha hamiledir.

Aynı bedendeki iki ayrı hayat, aynı kalpteki iki ayrı sevgi. Artık Matt yüreğini parçalayan o sorunun cevabını vermek zorundadır. Canından çok sevdiği eşi mi? Yoksa evladı mı?

Yıldız Tozu, uzun süre hafızalarınızdan silinmeyecek bir başyapıt. Okurken gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.

Kazananlar:

Gizem Araz - Öksüzler Treni
Emine Kılıç - Yıldız Tozu

Tebrikler :) Bilgilerinizi bekliyorum.

Öksüzler Treni - Christina Baker Kline / Yorum


Orijinal İsim: Orphan Train
Yazar: Christina Baker Kline
Çevirmen: Duygu Parsadan
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Sayfa: 368
Baskı Yılı: 2014

Molly, 17 yaşında, baba tarafından kızılderili olan sorunlu bir kızdır. Babasının ölümü ve annesinin hapse girmesiyle koruyucu aileye verilir. Geçen 8 yılda bir sürü koruyucu ailenin yanında kalmıştır ve o anda yanlarında kaldığı evin hanımı da onu istememektedir. Molly kendince asi bir görünüm sergilemektedir. Böylece onu kimse rahatsız etmeyecek ve yalnız kalabilecektir. Ta ki okuldaki Jack ona ilgi gösterene dek... Herkes Molly'den kaçarken Jack onunla arkadaş olmaya çalışır. Üstelik Molly işlediği suç ile ilgili kamu cezasına çarptırılmıştır. 50 saatini yaşlı bir kadının tavan arasını temizlemekle geçirecektir.

Vivian, 91 yaşında, zengin ama yalnız bir kadındır. Sevdiklerini genç yaşında kaybettikten sonra kimseyi fazlasıyla sevememiş. Yanlışları da olmuş tabii. Niamh olarak doğan Vivian aslen İrlandalı, 7 yaşında New York'a göç ediyorlar. 9 yaşında çıkan yangında ailesini kaybediyor ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından Öksüzler Treni'ne bindiriliyor. Geleceğini bilmeyen onlarca çocuktan sadece biri ve hepsi korkuyla geleceklerinin nasıl olacağını düşünüyor.

Roman 2 farklı zaman dilimini anlatıyor. 1929'da Vivian'ın hayatını, 2011'de Molly'nin hayatını... Molly ve Vivian'ın ortak birçok noktası var. En önemli noktaları kimsesiz olmaları ve ikisine de ailesinden kalan tek şeyin bir kolye olması. Bu ortak noktalar ikisinin de eksikliğini hissettiği şeyleri tamamlama hissi yaratıyor birbirlerinde. Belki de yaşadıklarını en iyi birbirleri anladığı için...

Hüzünlü ve derinden etkileyen bir romandı. Akıcıydı. Roman her ne kadar kurgu olsa da ne yazık ki gerçekliği olan olaylardan yola çıkarak yazılmış. Öksüzler Treni aralıklı olarak yıllarca çocuk taşımış. Amaç çocuklara bir ev, düzgün bir eğitim sağlamak ama gerçek oldukça farklı.

Kitabın sonunda yazarla söyleşi yapılmış ve daha sonra Öksüzler Treni ile ilgili bilgiler var. Baştan sona fazlasıyla etkilendiğim bir romandı. Bitirdikten sonra bile düşünmeye devam ettim. Bir de sonu açık bir romandı. Yani soru işaretleri hala aklımı kurcalıyor :) Sarah Jio sevenlerin seveceğine eminim. Tarz olarak benzettim. Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın.

ARKA KAPAK

Bazen içinizdeki çocuk geçmişinizde hapsolur ve siz o çocuğu kurtarmak için tüm umutlara sımsıkı sarılırsınız…

Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan Öksüzler Treni'dir.

1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly de o trende yolculuk eden çocuklardan sadece biridir. Küçük yaşta hayatın zorluklarıyla karşılaşan Vivian, bir şekilde kaderine yön vermek zorundadır. Bunu gerçekleştirme gücünü de ona nereden geldiğini hatırlatan aile yadigârı kolyesinde bulacaktır…

On yedi yaşındaki Molly Ayer, son şansını da tüketmek üzere olduğunun farkındadır. Ona bakmakla yükümlü olan aileyle arası iyice açılan Molly'nin tek şansı, kamu hizmeti adına doksan bir yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye bağlıdır. Molly bu işi gönülsüzce yapacak olsa da aslında o yaşlı kadınla ne kadar çok ortak yönleri olduğunu yaşayarak öğrenecek ve geçmişte hapsolan ruhlarını özgür bırakma yollarını onunla birlikte keşfedecektir.

Öksüzler Treni ikinci şansları, beklenmedik dostlukları ve bizi kim olduğumuzu keşfetmekten alıkoyan sırları barındıran muhteşem bir roman.

"Sürükleyici… Bir eve ait olma hissini arayan iki kadının yürek burkan hikâyesi."

-Publishers Weekly-


Aşka Rehin - Sümeyye Akarçay / Yorum


Betül Gökdağ, 25 yaşında, yeri geldiğinde çılgınlıkta ve inatçılıkta sınır tanımayan, asosyal, ailesinden geriye sadece abisi kaldığı için ona sıkı sıkı tutunan ve bol bol naz yapan, aşkla ilgisi hiç yokken kendisini ilginç ilişkilerin içinde bulmuş bir kız. Geçmişten gelen korkuları evlilik ve çocuk düşmanı yapmış onu. Esma'nın sorumsuz abisi Tolga ile nikahtan dönmesi muhtemelen hayatında verdiği en iyi kararlardan biri. 18 yıldır yanlarında çalışan abisinin sağ kolu Burak, işte o noktada işler felaket karışıyor :)

Burak Altuntaş, 35 yaşında, ailesini küçük yaşta kaybetmiş ve aile özlemi çeken, zor koşullarda Baran ile tanışınca hayatı değişen, Baran'ın sağ kolu olsa da daha çok dostu olan, ağır abi tipinde biri. Yakışıklı, boylu poslu, sürekli takım elbise giyiyor. Ailesi ve akrabaları olmadığı için kendisini Baran'ın ailesine yakın hisseden bir adam. Ne olduysa 4 yıl önce oluyor ve Burak, Betül'e aşık olduğunu fark ediyor. Çocukluğunu bildiği, sürekli naz yapan, şımarık bu kızı sevdiğini kabul etmesi zaman alıyor tabii. Bir de Esma'nın kardeşi Tolga var. Hiç güvenilir bulmadığı bu adam Betül'ün kocası olacak. Ona düşen uzaktan izlemek ve elinden gelen yardımı yapmak.

Bu ikilinin birbirlerine aşık olma sürecini okuyoruz. Betül'ün inatçılığı yanına neler neler eklenecek :) Bu romanda da Esma ve Baran bolca yer alıyor. Tabii bir de çocukları ikizler Yağmur - Yiğit ve ufaklık Utku. Yağmur as karakterimdi benim :D Buyak deyişiyle bitirdi beni. İlk başlarda roman sakin giderken arka arkaya hızlanan bölümler beni şaşırttı, iyi anlamda tabi. Sürekli bir aksiyon, bu insanlar gün yüzü görmeyecek mi dedirtti. 

Optimum serinin ilk kitabının yeni baskısını yapacak. Umuyorum ki yayınevi değişikliği iyi gelir ve roman ilk baskıdaki hatalarından arınır. Redaksiyonu iyiydi. Tek sıkıntımız ekipçe puntonun küçüklüğüydü. 

O zaman yorumu bitirirken ne diyelim. Umarım hepimiz doğru aşka rehin oluruz. Mutlu haftalar.

Dex Yayınları / Bela ve Direniş


Herkese merhaba :)

Yakında blogum 5. yaşını dolduracak. Bunun mutluluğunu yaşıyorum. Yaklaşık 1 ay çeşitli çekilişler yapacağım. Fazla uzatmadan ilk çekiliş ile açılışı yapıyorum :)

Dex Yayınları ile sizin için güzel kitaplar seçtik. 1 kişiye "Sally Green - Bela", 1 kişiye "Jennifer L. Armentrout - Direniş" romanlarını hediye edeceğiz. Katılımlar rafflecopter ile olacak. Facebook hesabınız ile bağlanarak katılım yapabilirsiniz. Çekiliş süresi 4 gündür. Dex'e destekleri için teşekkür ederim. Herkese bol şanslar :)

BELA

Sen bir cadısın, yarı Ak, yarı Kara. Okuyamıyor, yazamıyorsun ama iyileşiyorsun hızla. Karanlık çökünce kapalı bir yerde kalırsan hasta oluyorsun. Annalise'e çok âşıksın ama Ak Cadılardan nefret ediyorsun. On dört yaşından beri bir kafesin içinde tutsaksın. Kaçmalı ve o korkunç, katil babanı bulmalısın. Bunu başarmalısın, on yedinci yaş gününden önce hem de. Çünkü sen yok edilmesi gereken bir Bela'sın.

"Karanlık ve tüyler ürperticibir hikaye, unutulmaz bir anakarakter."
-Publishers Weekly-

"İyiyle kötünün sınırlarını zorlayan,korkutucu ve çarpıcı bir kitap. Nathan'ınhayatta kalma savaşı incecik bir ipin ucunda -üstelik bu daha başlangıç."
-Booklist-

"Fazlasıyla iyi ve tehlikeli bir şekilde bağımlılık yapıcı."
-Time-

DİRENİŞ

R.E.M. dinleyecektim.
Ama gerçek hayat hiç de öyle havalı değil, inanın bana.
Luxen'lerin geldiği o gece her şey değişti ve Daemon gitti.
Geri gelecek mi, bilmiyorum.
Saf mı değiştirdi, hiçbir ? krim yok.
Beni hâlâ seviyor mu, emin değilim.
Eğer Luxen işgalinden kurtulabilmek için az da olsa bir
şansımız varsa, bu ancak düşman ile işbirliği yaparsak mümkün olacak.

Hangi düşmanla mı?

Bir tahminin vardır eminim ?

Dünyaca ünlü usta yazar Jennifer L. Armentrout'un
efsane serisi LUX,
son kitap DİRENİŞ ile tozu dumana katıyor.

KAZANANLAR

Bela - Cansu Barn
Direniş - Duygu Songül Kahraman

İletişim bilgilerinizi bekliyorum :) Keyifle okuyun.


Aşka Rehin - Sümeyye Akarçay / Cast



Betül Gökdağ Altuntaş; 25 yaşında, inatçı, sivri dilli, asosyal, doğru bildiğini söyleyen, varlıklı bir kız. Abisinin ve Burak'ın sınırlarını zorlamak onun işi. Baran ve Burak ile birlikte büyümüş diyebiliriz. Abisinden başka kimsesi yok. Tabii ki Burak ile olan ilişkisinden sonra bu kavram biraz değişiyor.


Burak Altuntaş; 35 yaşında, ağır, az gülümseyen, kararlı, aile özlemi çeken bir adam. Hayatı Baran ile bir kaçakçılık işinde tanıştığında değişiyor. Holdingin başına geçen Baran onu da zorlu yaşamdan kurtarıyor. İkisi yıkılmaz bir ikili oluyor. Betül'ü küçüklüğünden itibaren tanıdığından onu kızdıran ve sakinleştiren şeyleri iyi biliyor ve çevreyi güzel idare ediyor. Yakışıklı, kaslı, boylu falan dememe gerek yok sanırım :)


Baran Gökdağ; 34 yaşında, yakışıklı, zengin ve aşık bir adam. Holdingin sahibi aynı zamanda. İşini severek yapıyor. Tek akrabası olan kardeşi Betül ve kardeş gibi sevdiği Burak ile hayatına devam ederken Esma hayatına giriyor. Esma'dan ve çocuklardan sonra eskisi gibi gözü kara değil. Daha ağırbaşlı davranıyor.


Esma Hazne Gökdağ; 24 yaşında, sosyetenin "Asi Gül"ü. Varlıklı bir ailenin kızı. Zamanında çok canlar yakmış. Baran ile evliliği ve çocukları onu olgunlaştırmış. Dediğim dedik, şımarık kızın geçmişte kaldığını görüyoruz. Cesurluğu aynen devam ediyor. 


Tolga Hazne; 26 yaşında, yakışıklı, bir bakanın dönüp tekrar bakacağı bir tip ama kalbi kötü. Davranışları sahte. Yanlışlar yapan ve bunlardan ders çıkarmayan biri ve hatta yanlış yaptığının farkına varamıyor. Ailesi ile de bu sebeple arası hep bozuk.

Yerli bir romana Türk oyuncularla cast yapmak istedik. Umarım beğenmişsinizdir. Mutlu günler.

Balköpüğü Bursa'da Blogger Buluşması


19 Ekim yani geçen pazar Balköpüğü / Gizem'in Bursa'daki ilk etkinliğine katıldım. Biliyorsunuz evlenip buraya yerleşti artık o da bir Bursalı :D Üstteki görseldeki gördüğünüz gibi güleryüzlü şekilde karşıladı tek tek konuklarını.


Almira Otel'de yapılan etkinlikte hoş saatler geçirdik. Etkinliğin yapılacağı salona girdiğimiz andan itibaren güzel anlar yaşayacağımız belliydi. Her şey o kadar pembeydi ki malum pembe benim rengim, o renkle kaplanmış bir salonda mutsuz olmam mümkün mü? 


Saat 14.00'ı gösterdiğinde salon dolmuş, etkinlik başlamıştı. Gizem'in daha fazla okunmak isteyen bloggerlara bazı önerileri oldu. Tek tek dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı. Katılımcılara katkı sağlayacağını düşünüyorum.


Güzel bir sunum yaptı. O sırada hazırlanan ikramlar ve içecekler afiyetle yenilip içildi. Üstteki görselde göreceğiniz gibi herkesin numaralı kartı vardı. Benim numaram 38 idi. Pek şanslı olduğumu söyleyemeyeceğim bu konuda :)


Sponsorların gönderdiği sınırlı sayıdaki hediyeler çekiliş ile sahiplerini buldu. Benim şansıma ne çıktığını sonraki yazıda yazacağım :) Son olarak tüm katılımcılara sponsor hediyeleri dağıtıldı. Sonrası sohbet muhabbet. Bursa'dan en sevdiğim blogger arkadaşlarımla aynı masayı paylaştık. Bol bol fotoğraf çektirmeyi de tabii ki ihmal etmedik. 


Dermokil o gün bizi yalnız bırakmadı ve isteyen herkese cilt bakımı yaptılar. Sponsor yazımda daha detaylı yazacağım için özet geçiyorum.

Etkinlikten kareler ile bu yazıyı sonlandırıyorum. Böyle keyifli bir etkinlik düzenlediği için Gizem'e, bu güzelliklerin ortaya çıkmasında Gizem'e yardım eden Yeşil Mavi ile Hayat blogu sahibi Şerife'ye - Ortaokulda serviste başladığımız bu arkadaşlığı üniversitede aynı bölümde okuyarak ve en son blogger olarak devam ettirebilmek benim için önemli, iyi ki arkadaş olmuşuz :) - ve Dafin Yaprağı blogu sahibi Fatma'ya, pembeler ile güzel bir gün geçirmemize katkısı olan konsepti hazırlayan My Wish Event ve Pöti KR Organizasyon'a teşekkürler. Sponsorlar ile ilgili başka bir yazı gelecek :) Şimdilik hoşça kalın.


Üst görsel sağdan başlayarak Ben, Elif / Biraz Hayat, Aycan / Hayata Dair, Özlem / Modaliza, Tuğba / İsim Yoktu, Fatma / Makyajın Kimyası, Büşra / Su ve Makyaj ve Bahar / Bir Fikir 1 Sihir. Güzel bir ekip olmuşuz değil mi? :)





Üstteki görsel sağ baştan Yeşil Mavi ile Hayat / Şerife, Pöti KR Organizasyon / Kübra, Balköpüğü / Gizem, Dafin Yaprağı / Fatma, Cansu Çakar Party Organizasyon.


Premio Dardos Ödülü


Herkese merhaba

Kitap Meltemi blogu sahibesi Meltemciğim ve Hayata Dair blogu sahibesi Aycancığım bana ödül yollamışlar. Çok teşekkür ederim :) 

Şimdi bazı kurallar varmış.

* Fotoğrafını yayınlamak.
* Aldığınız blogun linkini yayınlamak.
* 15 bloga bu ödülü dağıtmak.

Bunu yapmayan kalmadı o yüzden isteyenler yapsın :)

Mektubunda Diyorsun ki - Jessica Brockmole / Yorum


Orijinal İsim: Letters from Skye
Yazar: Jessica Brockmole
Çevirmen: Duygu Filiz
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa: 280
Baskı Yılı: 2012

Elspeth Dunn, 24 yaşında, İskoçya'nın Skye adasında yaşayan, evli, şiir kitapları yayınlanmış bir şairdir. Sakin bir hayatı vardır. Bir gün ilk hayran mektubunu alır hem de Amerika'dan. David isimli hayranı yazdığı mektupta şiirlerin bir şekilde ona dokunduğunu yazmıştır ve böylece yıllarca sürecek mektup arkadaşlığı başlamış olur. 1. Dünya Savaşı çıktığında kocası ve erkek kardeşi savaşa katılır. Zamanla David ile aralarındaki ilişkinin boyutu değişir ve bir aşk doğar. Ancak David'te savaşa katıldığında Elspeth için hayat daha da zorlaşacaktır hele de David ile bir kez buluşmuşken.

David Graham, 21 yaşında, Amerika'da yaşayan bir üniversite öğrencisidir. Arkadaşı İngiltere'den ona bir şiir kitabı gönderir. Bu şiirler David'in hoşuna gider ve şaire mektup yazmaya karar verir. Bu mektuplaşma yıllar geçtikçe değişik bir boyut kazanacaktır ama kazançlar kadar kayıplar da olacaktır. Peki yapılan hatalar telafi edilebilir mi?

Margaret Dunn, Elspeth'in kendi bildiğini okuyan kızı. 2. Dünya Savaşı döneminde yaşayan, durduğu yerde duramayan, evlenmeye karar verdiği savaştaki Paul ile mektuplaşan bu kız ailesiyle hiç görüşmeyen annesi Elspeth'in geçmişini öğrenmeye, gizemi çözmeye çabalıyor.

Öncelikle şunu söylemeliyim. Mektuplardan oluşan bu roman ilk anda gözümü korkutmuştu. Bu tarzı pek sevdiğim söylenemez. Kapağı bu kadar masum duran bir şey kötü olabilir mi diye düşündüm ve başladım okumaya. İlk andan itibaren etkisi altına aldı beni. Mektuplardan oluşsa da dili akıcı. Dönem farklılığı olduğundan ve ne olduğunu sürekli merak ettiğinizden elinizden bırakamıyorsunuz. Az çok empati kurabiliyorsunuz. Yanlış zaman, yanlış insan gibi bir durumda buluyor kendilerini ikilimiz. Her şeye rağmen iyi veya kötü zamanlarında birbirlerinin mektuplarına tutunuyorlar. Duygusal yönü ağırdı ve bu benim hoşuma gitti.

Romanda 2 farklı dönem mektuplarını okuyoruz. 1912-1917 yılları arası (David - Elspeth) ve 1940 (Margaret - Paul/Finlay) yılı mektuplaşmalarından oluşuyor. Elspeth - David mektuplaşmaları haricinde farklı kişilerin mektupları da yer alıyor. Margaret, annesinin geçmişinden ve Margaret'in babası hakkında konuşmayı reddetmesinden dolayı sırları olduğunun farkında. Bu sırlara ulaşmak için harekete geçmek istiyor. Bir yandan ortadan kaybolan annesinin neyin peşinden gittiğini bulmak, bir yandan da kendisiyle ilgili soru işaretlerini gidermek istiyor.

İnanın mektuplardan oluşan bir romanın yorumunu yazmak zor. Elimden geldiğince tadı kaçmayacak şekilde aktarmaya çalıştım. Bu tarzı severseniz zaten çok keyif alacaksınız ama benim gibi tereddütleriniz varsa da bir şans vermenizi öneririm.

Aşk Kanatları - Güneş Demirel / YORUM


Bade, üniversitede ilk sınıfı okurken Gizem ile yakın arkadaş olmuştur. 3 ablası olan Bade için Gizem ona ilaç gibi gelmiştir. Gizem'in abisi Kerem'de onlarla aynı okulda son sınıfı okumaktadır. Çapkınlığıyla ünlü olan Kerem kısa zamanda Bade'den hoşlanmaya başlar.

Bade'yi aşkına inandırmak için her yolu deneyen Kerem sonunda emeline ulaşır. Kerem master için 2 yıl Londra'ya gidecektir ve bu ikisi için zorlu bir sınav olacaktır. 2 yılın sonunda Kerem orda işe başlayınca yaralayıcı süreç başlar.

Kerem ile ilişkisi 8 yıl önce biten Bade, okuduğu bölümle alakası olmayan bir iş yapmaktadır. 8 yıldır Kerem'i görmemiştir ve anılar eskisi gibi canını acıtmamaktadır. Ancak Gizem'in düğünü bu ikiliyi karşı karşıya getirecektir. Bu karşılaşmanın olacağını bilmek eski kabusları açığa çıkarır.

Kerem ve Bade'nin hikayesi hoştu. Yazarın okuduğum ilk kitabı bu ama sanırım doğru tercih yapmışım. Akıcı bir romandı. Bazı kopukluklar yaşadım okurken evet ama genelde keyifliydi. Söylemeden geçemeyeceğim, ismini ve kapağını çok beğendim. Karakterler yerindeydi, dili olması gerektiği gibiydi, okunabilirdi benim için.

İlişki Durumu Karmaşık - Rachel Gibson / Yorum (Truly, Idaho #1)


Delaney üvey babasının ölümü üzerine yıllar önce terk ettiği kasabaya geri döner. Cenaze ve miras paylaşımından sonra geri dönecektir. Ancak üvey babasının vasiyeti herşeyi değiştirir. 1 yıl o kasabada kalmak zorundadır. Bunun karşılığında 3 milyon dolar onun olacaktır. Vasiyetin bir diğer maddesi üvey babasının hiç kabul etmediği gayrimeşru oğlu Nick ile herhangi bir ilişkiye girmemesidir. Bu şart Nick için eklenmiştir. Nickin vasiyette ona kalan arazileri alması için 1 yıl Delaney'den uzak durması gerekmektedir. Ancak geçmişte yaşanamamış duygular zamanla ikisini de zorlamaya başlar. Acaba sonunda mirası alabilecekler mi? :)

Ben bu kitabı çok merakla almıştım. Genel olarak beklediğim gibi değildi. Sanırım beklentiyi yüksek tuttum. Eğlenceli olsa da bana pek hitap etmedi nedense. Akıcıydı. Rachel Gibson okumayı severim ben ama bu romanda o tadı alamadım. Umarım bu bir istisna olarak kalır. Mutlu akşamlar.

ARKA KAPAK

Delaney yıllar önce terk ettiği Truly'ye üvey babasının cenazesi için geri döner. Fazla kalmak gibi bir niyeti yoktur çünkü bu küçük, dedikoducu kasaba, ona hiç iyi şeyler hatırlatmamaktadır. Üvey babasının vasiyetini de dinledikten sonra kasabadan ayrılacağını zanneden Delaney'in planları, vasiyette yer alan bir madde yüzünden tamamen bozulur. Delaney üvey babasından kalan büyük mirasın payına düşen kısmını alabilmek için bir yıl Truly'de kalmak zorundadır. 

Delaney'i bekleyen bir yıllık süre, geçmişinden gelen küçük hesapları kapatmakla uğraşacağı günlere, aşka, tutkuya ve heyecana gebedir. Bir yılın sonunda onu bekleyen sürpriz ise onu büyük bir karar vermeye itecektir.

Ismarlama Bebek - Fatih Murat Arsal / Yorum


Orijinal İsim: Ismarlama Bebek
Yazar: Fatih Murat Arsal
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa: 504
Baskı Yılı: 2014

Vildan, 21 yaşında, İzmirli ve varlıklı bir ailenin kızıdır. Hukuk öğrencisidir. Ailesinin ısrarı sonucu kendisiyle evlenmek isteyen, babasının iş yaptığı Ataman ile görüşmeye karar verir. Hakkında hiçbir şey bilmediği, evlenmeyi düşünmediği bu adama bir oyun bile hazırlar. Ama işler umduğu gibi gidecek midir orası bilinmez :)

Turgut Ataman Çeliker, 32 yaşında, yakışıklı, varlıklı bir adamdır. 3 yıl önce gördüğü bir kıza aşık olmuştur. Ancak yaşının küçüklüğü sebebiyle beklemeye karar verir. Nihayet 3 yılın sonunda kızın babasına durumu açıklar, onunla evlenmek istemektedir. Turgut, aşıktır evet ama bir isteği daha vardır ve şartlar gereği acil bir istektir. Bir bebek istemektedir ve bunu istediğini açık şekilde ona söyler. Vildan, evlenmeyi bile düşünmezken ona bir anlaşma teklif eder.

Kız karakteri bana göre ne yaptığını bilmeyen bir karakterdi. Erkek ise tam bir odundu. Ataman'ın Vildan'ı zorladığı bölümleri geçerek değerlendirme yapacak olursam aile bağları güzeldi. Keşke kendini sevdirme çabaları çok hoştu da yazabilseydim ama arkadaş sevdirmeye çalışmadı.

Tüm bunların dışında Fatih Murat Arsal'ın kalemini seviyorum. Kızgın bir şekilde okusam da elimden bırakamadım, akıcıydı. Bana sorarsanız hala favori kitabım yazarın ilk okuduğum romanı olan Anlaşma. Gerçi henüz yazarın okuduğum ikinci romanı olduğunu düşünürsek favorimin değişme ihtimali de yüksek. Şimdilik yazımı sonlandırıyorum.

Hissiz - Lemariz Müjde Albayrak / Söyleşi


Müjde Albayrak'ı tanıyor muyuz? E o zaman tanıyalım.

RKBT: Merhaba :) Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Müjde Albayrak: Merhaba, öncelikle benimle bu söyleşiyi yaptığınız için teşekkür ederim ve sizlerle tanışmış olmak, hakkaniyetli ve yerinde eleştirilerinizle yorumlarınızı okuyup tur boyunca paylaşmak benim için güzel ve değerliydi. Bu söyleşiyi tur bitiminden önce yapıyor olduğumuz için diğer arkadaşların yorum ve eleştirilerini de merak ve heyecanla bekliyor olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Ben bir çoğunun sandığının aksine maalesef ki 35 yaşındayım. Ama önemli olan kimlik yaşı değildir diyerek beni avutabilirsiniz;) tamamen açığım bu konuda… Evli ve iki çocuk annesiyim. Aynı zamanda çalışıyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü ve İngiltere de Portsmounth Universitesi Siyasal Bilimler fakültesini eş zamanlı okuyarak bitirdim ve akabinde MBA yüksek lisansı yaptım. Her yeni mezun gibi ne yapacağını bilmezken önce dış ticaret ardından pazarlama alanlarında çalışıp en sonunda da ikisini birbirine katmaya karar verdim. Ne iş yapıyorsun derseniz şimdi anlayacağınız biraz ondan biraz bundan ortaya karışık ne iş olsa yaparım. Ancak hepsinden önemlisi bir anne ve eşim. Dokuz yıldır evliyim ve ailem benim için yazdığım bütün masalların temeli.

Kırmızı oyunlarından bilindiği üzere kırmızı en sevdiğim renk. Kırmızının pek çok şeyi barındırdığına inanıyorum.

Seyahat etmeyi severim ki işimin bir parçası da bunu içerdiği için şanslıyım. Birde anlayacağınız üzere konuşmaya bayılıyorum. Konuşmak hayat benim için. İnsanları dinlemeyi onların sıkıntılarını biraz olsun hafifletip yüklerini alabilmeyi seviyorum. Kimi zaman daha şanslıysam bunu daha az şanslı biri için kullanmam gerektiğine inanırım ve bu hayatta sadece insan biriktiririm. Yaşları ve kim olduklarının iddia edildiği mühim değil. Bu hayattan giderken bir tek biriktirdiğim insanlar olacak yanımda. Sizi sıkmadan bir sonraki soruya geçeyim isterseniz.

RKBT: Sıkılmak mı? Kendinizi bu kadar güzel tanıttığınız için mutlu olduk biz. Peki yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden biri oldu mu?

Müjde Albayrak: Yazmayı oldum olası seviyorum. Şiirlerle başlayan yazma maceram küçük masallar ve çocuk hikayeleri ile form değiştirdi. Sonra fark ettim ki hayat zaten sıkıcı ve monoton. Binlerce dert var insanların hayatında ve ne kadar büyürsek büyüyelim özellikle de biz kadınların masallara ihtiyacı var. Belki birinin sıkıntısını kafasını yormadan beş dakika olsun o dertten uzaklaştırır ve belki de bir umut hissetmesine sebep olurum diye bu büyüklere masalları yazmaya başladım. Hissiz’i Wattpad de yazarken bir okuyucum hasta çocuğunun tedavisi boyunca okuyarak biraz olsun kafasını dağıttığını söyleyerek teşekkür etmişti. Bu benim için amacıma ulaşmış olmak demek.

Beni teşvik eden en büyük motivlerden biri Levent Erden'dir. Belki kendisinin haberi yok bile bundan:) Levent Bey reklamcılığın su götürmez devidir. Benim yüksek lisans programımda pazarlama dersime girerdi. İlk ders hepimizden boş bir kağıt çıkarmamızı istedi. Soru “Büyüyünce ne olacaksınız?” dı. Ben o kağıda yazar yazmıştım. Yazar sayılır mıyım bilmem. Bu okuyucunun takdiridir. ‘Yazan’ diyorum kendime o yüzden.

RKBT: Sizi Wattpad hikayeleriniz ile tanıdık. İlk yazdığınız hikaye hangisiydi?

Müjde Albayrak: Wattpad de ilk yazdığım hikaye ‘Hissiz’. Ondan önce paylaştığım hikayem yok. İnternette paylaşabileceğim bir ortama daha önce güvenemedim farklı sebeplerden. Wattpad ise yasal yükümlülüklerle sadece bunun için kurulmuş bir site ve gelende bu amaçla geliyor. O yüzden bundan sonra bir aksilik olmazsa Hissiz gibi diğer hikayelerimi de yazım aşamasında düzenlemeye girmeden önce Wattpad de yayınlayarak yazmak istiyorum ki farklı sebeplerden alamayanlarda bir şekilde okuyabilme şansına erişsin. Ancak maalesef her yasal ikaza rağmen esinlenme adı altında art niyetler çıkabiliyor ki bu tip konularda fazlasıyla hassas olduğumu herkes bilir. Bu yüzden bir yanım da kızıp hikayelerimi toptan internetten kaldırmamdan korkmuyor değil.


RKBT: Nick olarak neden Lemariz'i kullanıyorsunuz? Ortaya çıkışı nasıl oldu?

Müjde Albayrak: Lemariz Farsça kökenli Osmanlıca bir kelime. Parlayan/parıldayan demek. Yaşım itibari biraz nuhnebi kalmış olabilirim ki internetin ilk çıktığı ve yaygınlaştığı zamanlara tanıklık ettim. O zamanlar internette ismimiz bir devlet sırrıydı. Bende o zamanlar üniversite de Osmanlı tarihi dersi alıyordum bir Osmanlıca sözlüğüm vardı. Lemariz oradan çıkma ilk ve tek nickimdir. 

Wattpad de hikayelerimi yazma kararı alınca da önce ismimi vermek istemedim. Bağımsız biri olarak yazmak ve yaş, eğitim vs. sınırı olmaksızın eleştirilen biri olmaktansa yazan olmak istedim. O yüzden de bir mahlasa ihtiyacım oldu ve eski nickimi kullandım. Ama şu var ki ister istemez bir süre sonra dilimden dolayı sanırım insanlar yaşımı ve kimliğimi sorgulamaya başladı ve kısa sürede Lemariz Müjde abla oluverdim.

RKBT: Anlamını biz de beğendik. Merak ettiğimiz kadar varmış. Peki yazmak sizin için öncelik midir?

Müjde Albayrak: Yazmak eğlenmek için yaptığım ve beni rehabilite eden bir şey. Psikologlara para vermek yerine yazıyorum. Demiştim ya konuşurum ve insanları dinlerim. Birinin sıkıntısı ne diye sorarım. İyi misin diye de sorarım. O yüzden de yazdıklarım her ne kadar abartı masallar olsa da benim tanıdığım, gördüğüm, dinlediğim gerçek insanlar var temellerinde. Bu onlara yalnız olmadıklarını ve birinin onları kaale aldığını onlara ifade etme biçimim bir yerde. O yüzden evet önceliğim. Örneğin aileme vakit ayırmadan kesemeyeceğim için uykumdan kesip yazarım, spor yaparken notlar alırım, çorba karıştırırken bir yandan bölüm yazmaya çalışırım (Sağ olsun akıllı telefonlar). Bu şekilde gözümden kaçan detaylar oluyor mu? Elbette oluyor ama ben mükemmel değilim ve olmak gibi bir niyetimde yok. Ben kusurlarımla erişilebilirim. Özetle evet, hayatımın hep bir köşesinde öncelikte duruyor yazmak ve bunu yaparken eğlendiğim sürece ve eğlendirdiğim sürece sorun yok demektir.

RKBT: Roman dışında herhangi bir tür yazdınız mı? Yazmayı düşünür müsünüz?

Müjde Albayrak: Eskiden şiir ve küçük masalcıklar yazıyordum ama o masalcıklar şimdi sadece benim ufaklıklarım için. İçimden geleni yazıyorum ve o zaman geldiğinde içimden ne gelirse gene onu yazıyor olacağım. Şu anda önceliğim bu seri ve beraberinde gene içime doğan yan kurgular. Seriyi bitirmeden Frezya’yı yazmaya başlamak istemiyordum mesela ama engel olamadım:) Aktı geldi… O benim biraz da Yeşilçam özlemim, o yüzden benim için özel. Belki bir gün de diyeceğim ki bu da benim Orhan Veli özlemim… Ama şimdilik elimde, içimde bunlar var. 

RKBT: Yerli ya da yabancı yazarları takip eder misiniz? Kimleri okursunuz?

Müjde Albayrak: Deli gibi okuyan bir okuyucuyum. Bundan gurur duysam da bir süre sonra sanırım hastalıklı bir hal alıyor. Korku romanları kesinlikle listemden çıktılar çünkü sonrasında bir süre banyoya bile tek başıma gidemiyorum. D&R'da tarihi romantik yazan kim varsa listeye katabilirsiniz ancak pop 10 listemin başını her ne kadar Maya Bank sağlam bir şekilde yerini sarssa da Julie Garwood kimseye yar etmez. Sabrina Jeffries ve Rachel Gibson da tabi ki liste başının sıkı müdavimleri. İnkar edemeyeceklerimse her zaman Jennifer L. Armentrout, Christine Feehan, Kresley Cole, Lara Adrian, P.C. Cast, Monica McCarty, Larissa Ione ve tabi her iflah olmaz romantik kadının vazgeçilmezi: Harlequin dizileri… Yazabileceğim yüzlerce var ve böyle giderse bu soruyu geçemem ama yerli yazarlardan isim vermesem affınıza sığınarak? Kimseye unutup da haksızlık etmek istemiyorum ya da belki de şahsen tanıdığım için bir kısmını ayrıcalık yapmış gibi olmak istemiyorum. Elimden geldiğince wattpad de hikayelerimi yayınlarken kendi okuyup sevdiğim yerli yazarlardan alıntılar yaparak takipçilerimi onların dilleriyle tanıştırmaya çalışıyorum. Mesela en son Frezya da Başak Kızıltan ve Nursel Calap’ı hikaye karakterlerimin konuşmasına aldım. O kurgu olarak daha müsait olduğu için muhtemelen daha yazarlarımızı konuk alacağım çünkü yan karakterlerden biri olan Beste heyecanlı bir karakter.

RKBT: Hissiz'i yazmak aklınıza nasıl geldi? Bazı dönemler hepimiz hissiz olmak isteriz. Böyle bir dönemde mi yazmaya başladınız?

Müjde Albayrak: Aslında fazlasıyla hissettiğim bir dönemde başladım. Yeni doğum yapmıştım ve emziriyordum. Yaşımız ve cinsel tercihlerimiz her ne olursa olsun hepimiz hissedebilmeyi isteriz. Birisiyle o özel bağları kurabilmeyi, sevildiğimizi hissetmeyi arzularız. Bir nevi bu konuda her daim açız. Kimimiz tadına bakamayacak kadar şanssızız ki Alexander onlardan biri. Aslında hissetmiyor değil. Hissediyor, hem de en büyük acıyı: sevilmemeyi hissediyor. Canı öyle yanıyor ki hissettiğini reddetmeyi seçiyor kendini koruyabilmek adına. Bir nevi ‘acı yok Rambo’ durumu. Oğlumla kurduğum bağdan ortaya çıktı sanırım Alexander. Bir insan en temel sevgiden en aciz durumunda mahrum kalırsa ne olur dedim ve Alexander doğdu. Ben hissetmeyi severim. Acıyı da diğer hisleri de hissettiğim sürece insan olabildiğime inanıyorum çünkü hepsini paylaşabildiğim bir zeminden geliyorum. O yüzden aksi ihtimalleri de görmek istedim sanırım. Mesela Heaven korkuyor. Kendi korkularının ardına saklanıyor. Ben olsam saklanmaz yüzleşirdim gibi geliyor. Alexander’ın ihtiyacı olan onu koşulsuz sevebilecek ve kabullenebilecek biriydi. O yüzden Heaven doğdu. Heaven kaybetme korkusu yaşamasa belki de Alexander’a sabretmezdi. Ama asla pasif değil lütfen yanlış anlaşılmasın. O kabulleniyor, isyan etmiyor, sadece sabrediyor. Böyle etki tepkilerle doğdu Hissiz ve şekillendi. Her bir gelişmesi doğal insan tepkisine dayanıyor. Bütün bunlar aklıma nereden geldi sorusuysa sanırım ilahi bir soru cevap:) Sadece yazmak istedim ve geldi…

RKBT: Hissiz'in ortaya çıkış süreci ne kadar sürdü? Zorlayan bir roman mıydı?

Müjde Albayrak: Hemen hemen sekiz bilemedin dokuz aya yakın bir süreydi. Aman Allahım! Şimdi farkettim doğum gibi :) Zorlamadı diyebilirim çünkü karakterler doğal tepkimelerle ilerledi ve bu buna bu tepkiyi verirdi dedikten sonra tüm iniş çıkışları da hazır olduğu için aktı. Tek zorlayan yanı çatıyı kurmam ve karakterleri oturtmamdı. Start almak zorlayıcıydı da diyebiliriz. Gidişatı belirleyip karakterleri oturtana kadar zorlandım evet. 

RKBT: Hissiz'i yazarken sizi zorlayan bir karakter ya da tıkandığınız bir bölüm oldu mu?

Müjde Albayrak: Evet oldu. İlk haliyle ilk on bölüm beni zorladı çünkü hikayeyi tamamladıktan sonra geri dönüp dengeyi kurmak için yeniden elden geçmem gerekti. Hikayenin kurulum aşamasıydı ve tüm kaderin belirleyicisi. Kimisi giriş yüzünden fazla erotik buluyor olabilir ama Alexander’ı tanımlayabilmek için bence gerekliydi. Gene de ister istemez okuyucunun yaş aralığı fazla geniş olduğundan (ortalama 16-45 yaş arası ve genellikle bayan) dengeyi kurmak zordu.

Karakterlerden de en zoru Daniel çünkü en normali o. O bir Türk kızına aşık olacak kendi mücadelesinin içinde. Bu yüzden de onu en sona bıraktım. Finali bir Türk ile yapmak istedim.

RKBT: Hissiz bir serinin ilk kitabı. Peki diğerleri kimleri anlatacak? Biraz bilgi alsak.

Müjde Albayrak: Önümüzde "MASKE" var, en çok aşık olunan karakteri konu alıyor: Adrian ve onun sevdiceği Jasmine. Adrian sanırım Alexander’ın önüne geçmeyi başaran bir yan karakterdi. Onun hikayesi biraz kışkırtıcı ve tutkulu olacak. 3.sü gözlemci Marcus ve buzlar kraliçesi Josephine. Onların aşkı bize yargılamamayı öğretecek. Son olarak da 4.sü azimli Daniel ile henüz Hissiz'de tanımadığınız ama Maske'de tanışacağınız sakar Yağmur olacak. Hep ihtiyaç duyulan biri bu defa Yağmur’a ihtiyaç duyarsa ne olur onu göreceğiz.  Bir de merakla beklenen 17 yıl sonraki Angel ve Adriano var. Yoğun talep var onları da yazmam için ama ben onlar adına okuyucuya küçük bir sürpriz planlıyorum. Bakalım beğenecekler mi? 

Bu seriye geçiçi olarak wattpad de "Bir Aşk Serisi" adı verdik ama esas şimdi okuyucuya soracağım. Birinci baskıyı da yayınevinin elinde tükettiğimize göre sorma zamanımız geldi. Her birinden gelecek öneriye açığım ve bekliyorum.

RKBT: Biz de RKBT olarak nasıl öneriler gelecek diye merak ediyoruz :) Gelelim Hissiz'in kapağına. Hissiz'in kapağı minik papatya ayrıntısıyla tasarlanmış. Peki kapak sizce içeriği yansıtıyor mu?

Müjde Albayrak: Kesinlikle yansıtıyor. İnternet de yayınladığım zaman harika bir opera afişi kullanmıştım. Öyle özdeşleşti ki Alexander ile sırf bu yüzden başta kapağı yadırgayan fazla kişi oldu. Ama o bir opera afişiydi. Afiş olarak tasarlanmış ve doğal olarak internette göze batmıyor. Afiş ve benzeri bir çalışma güzel durmayacağı gibi yarı çıplak bir adam uygun olmayacaktı. Bu kapağımızı güzel bir el tasarladı. Ne açık ne de özdeki kışkırtıcılıktan yoksun. Adamın duruşu da tam olarak o umursamaz tavrı yansıtırken eklenen papatya detayı hassasiyeti vurguladı.

RKBT: Basılması kesinleşmiş başka bir roman var mı? Şahsen biz ekip olarak Maske'yi (Adrian'ı) merak ediyoruz :)

Müjde Albayrak: Şu anda öncelikli odağım Maske. Ancak size ayıp olmayacaksa bunu şimdilik konuşmayı ertelesek? Maske henüz tamamlanmadı.

RKBT: Tabii ki :) Son olarak okurlarınıza neler söylemek istersiniz?

Müjde Albayrak: Olmaz mı? Ben hep diyorum eğlenmek için yazıyorum ve hep birlikte yorulmadan eğleniyorsak ve bir de karşılıklı bir paylaşıma girebiliyorsak işte o muhteşem demektir. Ne kadar sattığı, kaç baskı yaptığı değil bir vesile olup birbirimizi belki de anlamamızı sağlaması ve ortak bir zeminde buluşturması benim için öncelikli olan. Hayat görüşleri belki de çok farklı insanlar bu düzlemde buluşup ortak bir beğeniyi belki de eleştiriyi birlikte paylaşabiliyorsa ve buna ben vesile olabiliyorsam ne mutlu. O yüzden de arada küçük oyunlar oynuyoruz kendimizi ve çevremizi sevmeye yönelik.

Sevgili okurlar bu bloggerlar şahane. Ben onları blog tur olarak takip ediyordum ama artık tek tek de takip edeceğim ve size de tavsiye ediyorum. Yapıcı, dürüst ve emeğe saygılılar. Malum bu devirde bu meziyetler lüks kalıyor. Bu blog turda ki her bir blogger da değere layık güzelliklerden. 

RKBT: Bizi utandırdınız. Elimizden gelenin en iyisini yapmak için çabalıyoruz. Söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz ve böyle güzel bir söyleşi olmasını sağladığınız için teşekkür ederiz :)

Yağmur Sonrası - Sarah Jio / Yorum


Orjinal İsim: The Bungalow
Yazar: Sarah Jio
Yayınevi: Arkadya
Çevirmen: Duygu Parsadan
Sayfa: 347
Baskı Yılı: 2013

Geç kalmış olsam da yazmak istedim. Sarah Jio'nun yazım tarzını seviyorum. Geçmiş ve gelecek arasında kurduğu kurgular hoşuma gidiyor.

Hemşire okulunu bitiren Anne, aynı zamanda çocukluk arkadaşı olan Gerard Godfrey ile nişanlıdır. Anne hayatında bazı boşluklar olduğunu düşünmektedir ama bulamaz. En yakın arkadaşı Kitty, savaş çalışmalarına yardımcı olmak için Güney Pasifik'e gitmeye karar vermiştir. Bunu öğrenen Anne, Kitty ile oraya gitmeye karar verir. Düğününe haftalar kala verdiği karara rağmen nişanlısı onu bekleyeceğini söyler.

Bora Bora Adasına vardıklarında adanın güzelliğine hayran kalırlar. Bu adada yaşayacaklarından habersiz heyecanla çalışmaya başlarlar. Anne orada askerlerden biri olan Westry Green ile zamanla yakınlaşır. Kışlaya fazla uzak olmayan bir yerde bir bungalov keşfederler ve burdaki kaçamak görüşmelerinde görmemeleri gereken bir olayı görürler. Ve yıllar sonra Anne'ye gelen mektup onu geçmişe, gençlik yıllarının anılarına götürür. 

Akıcı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Okumak için 3 neden söyle deseler; sarı amber, bungalov ve aşkın gücü derdim :D Okuyanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacak :)

Son Alışverişler #2

Sonbaharı karşılamak amaçlı bazı alışverişler yaptım. İndirimleri değerlendirmeden olmazdı tabii.


Gratis alışverişim kısa ve özdü. Aslında tüm alışverişleri ihtiyacım olanları alarak yapmaya çalıştım ama arada kaçaklar oldu :)


Minik Watsons alışverişim ihtiyaca yönelikti. Tamam ihtiyaç değildi :) Kışa hazırlık diyebilirim. Balm stokladım.


Madame Coco ihtiyaç dışıydı evet ama indirimi kaçırmak istemedim ve hoşuma giden 2 ürünle sınırlandırdım. Bir de tepsi var ama konsept dışı diye onu paylaşmıyorum.


D&R indirimleri beni batırmaya devam etti. 5 tl kampanyasının ardından başlayan 9.90 tl kampanyasında da yine alacak kitaplar buldum :) Kütüphaneyi bir görseniz artık kitapları almıyor ama ben hala alışverişe devam. En azından okuyorum diye avutuyorum kendimi :)


Bim'in geleneksel kırtasiye şenliğinden de birkaç parça aldım.


Özdilek'te de hoşuma giden bu askıyı aldım. Pembe olması sebebiyle dikkatimi çekti kendisi. 2'li askı fiyatı 14.90 gibi bir şeydi sanırım.


Avon alışverişi unutmak olmaz :) Bu göz kalemlerini seri mi yapıyorum nedir hiç dayanamıyorum yeni renkler görünce. Ultra Colour Bold rujdan almasam olmazdı. Ben tercihimi Extreme Mauve renginden yana kullandım.. Tam sonbahar rengi.


Gratis'in bayram indirimini alınan The Balm Down Boy allık ve Essence 3D göz farı ile atlattık. Göz farını çantama atmıştım. Eve gelene kadar kırılmış. Yakın zamanda kendisine bir presleme çalışması yapacağım.


Son olarak Bim'de gördüğüm dayanamayarak aldığım birkaç parça ürün :) Mevsim alerjisi olan biri olarak zamansız tıkanıklıklar için aldığım bu burun plasteri işe yaradı gibi. Diğerlerini kullandıkça yazarım diye düşünüyorum.

Melekler Sokağı - Sheila Roberts / Yorum


Başladığım andan itibaren vazgeçilmez yazarlarımdan olacağını hissetmiştim. Konusu güzel, anlatım akıcı, eğlenceli. 3 çalışan kadının yaşadıkları kasabayı güzelleştirme çabaları anlatılıyor. Kasabalarını daha yaşanır hale getirmek için her gün bir iyilik kampanyası başlatırlar. Zamanla istedikleri noktaya gelirler. Bu arada hayatları anlam bulmaya başlar.

Okumadan anlaşılmaz, okurken yüzümden gülümseme eksik olmadı. D&R'dan birkaç yıl önce 5 TL kampanyasından almıştım. Bundan sonra merak edip "Bikini Mevsimi" ni de okudum. O da muhteşemdi. Eğlenceli romanları sevenler bu 2 kitap tam sizlik. Bu arada sondaki tariflere de muhakkak göz atılmalı.

NOT: Sanırım şu an satışta değil. Yine de denk gelirseniz alın kütüphanenizde bulunsun. Moraliniz bozukken okursanız size direk olumlu bir bakış açısı kazandıracak. Benden söylemesi :)

ARKA KAPAK

"Sheila Roberts'ın zekice kurgulanmış romanı okuyanların kalbini ısıtıyor. Bu sürükleyici romanın gerçekçi karakterleri, kadınların hayatlarının farklı evrelerinde karşılaştıkları zorluklarla yüzleşmemizi sağlıyor."

"Heart Lake için yüreğinizi ortaya koyun!" İşte Emma, Sarah ve Jamie'nin başarmaya çalıştıkları bu: Heart Lake sakinlerinin her gün bir kişiye iyilik yapmalarını sağlamak. Ancak işler umdukları gibi gitmiyor!
Emma, Material Girls Kırkyama Dükkânı'nda bu uğurda bedava battaniye dağıtırken neredeyse iflasın eşiğine geliyor. Sarah'nın Tatlı Şeyler Fırını'nda verdiği ücretsiz hamur işi kursları, en sevdiği biblosunun esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmasıyla kâbusa dönüşüyor. Jamie'nin Çikolata Evi'nde ise bir polisin, Jamie'nin kalbinin derinlerine gömdüğü duyguları yeniden alevlendirmesi işleri tatsızlaştırıyor.

Melekler Sokağı aşk, sevgi ve dostluk üzerine insana kahkahalar attıracak bir roman. Ama özellikle, bir başkasını sevmeden önce kendimizi sevmek üzerine... Üstelik birbirinden leziz tarifler eşliğinde...

Erken Rüya Zamanlar - Fatma Erdek / Yorum


Orjinal İsim: Erken Rüya Zamanlar
Yazar: Fatma Erdek
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa: 448
Baskı Yılı: 2014

Fatma Erdek'in okuduğum ilk romanıydı. O yüzden benim için önemli. Her zaman olabilecek şeyleri basitleştirmeden anlatmayı başarmış yazar.

Nehir Güven, 19 yaşında, babasının gazetesinde yeni çalışmaya başlamış Eser ile tanışınca aşka hızlı bir giriş yapar. En büyük korkusu Eser'i kaybetmektir. Eser'in bu süreçteki tek derdi ise daha fazla kazanıp Nehir'e alıştığı hayatı yaşatmaktır. Bunun için savaş muhabirliğini kabul eder ve ayrılıklar başlar. Aradan geçen 15 senede Nehir 34 yaşına gelmiştir. Yılların pişmanlığıyla kariyerine odaklanmış, babasının grubuna ait dergilerin başına gelmiştir. Babası ayrılıklarından 15 yıl sonra Eser'i gazetenin başına getirdiğini duyurduğunda Nehir yıllar öncesine delidolu yaşadığı o yıllara döner. Hatalar, pişmanlık ve gerçek aşk yerli yerinde durmaktadır.

Eser Güney Serdaroğlu, yıllarca kimseyi sevememiş, günlük ilişkiler yaşamıştır. İçindeki nefret zamanla artmıştır. 15 yıl sonra işinde istediği yerdedir ancak Nehir yanında değildir. Nehir'in babası Sedat Güven'in teklifi ile şok olmuş fakat kendini kabul ederken bulmuştur. Nehir ile karşılaşmaya hazır mıdır?

Akıcı ve naif bir romandı. Okurken bu romandan tat almamak mümkün değil. Her şey dozunda yer almış. Hem Eser'in hem Nehir'in dilinden okuyoruz hikayeyi. Yan karakter bolluğu, Eser'in aile bağları güzeldi. Canı yandığında soluğu ailesinin yanında alması gibi hoş ayrıntılar vardı. Nehir'in ve Eser'in gençlik hataları herkesin yaşayabileceklerinden idi. Tek ütopik bulduğum 15 yıl birini beklemek.

Tek gıcık olduğum karakter Şule idi. Sinsinin önde gideni. Nehir'in babasının ne düşündüğünü tahmin etmiştim. Zafer nasıl bir kardeştir öyle, hele Zafer'in kızları ayrı bir tat katmış romana. Sonu çok güzeldi. Sonu açık kalan romanları hep sevmişimdir. Şimdilik benden bu kadar.